Danimarka Türkiye ile inşaat alanında küresel iş birliğini artırmak istiyor
İstanbul

AA muhabirine açıklamalarda bulunan Hoppe, Afrika ve Orta Asya başta olmak üzere Türkiye ile Danimarka arasındaki iş birliğini küresel düzeyde daha iyi seviyelere getirmek istediklerini söyledi.

İki ülke arasında dengeli bir ticaretin yürüdüğünü kaydeden Hoppe, Türkiye’nin Danimarka’ya mal, Danimarka’nın ise Türkiye’ye servis ihraç ettiğini belirterek, “İki ülke arasındaki ticaret dengeli olunca daha sağlık ve sürdürülebilir oluyor. Geçen yıl elektrikli 200 kilometrelik hızlı tren yolu olan Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli hattı Kalyon Holding tarafından inşa edildi. Finansın büyük bir kısmı İsveç ve Danimarka finans çevrelerince sağlandı. Bu aynı zamanda Danimarka’nın sağladığı en büyük dış kredi oldu. Aynı zamanda haziran sonuna doğru TMB ile ortaklaşa diğer ülkelerde yürütülen mühendislik, tedarik ve inşaat projelerinde Danimarka-Türkiye iş birliğini artırmak amacıyla iki ülkenin yatırımcıları ve paydaşlarını bir araya getireceğiz. Türkiye, dünyada birçok yeri inşa ediyor.” ifadelerini kullandı.

Hoppe, Danimarka İstatistik Kurumu’na göre, Danimarka’nın Türkiye’ye yatırımının 6 milyar Danimarka kronu (yaklaşık 840 milyon dolar), Türkiye’nin Danimarka’ya yatırımının ise yaklaşık 200 milyon Danimarka kronu olduğunun altını çizdi.

46 bin kişinin Türkiye’de tam zamanlı olarak Danimarka şirketlerinde çalıştığının ve bunun son derece önemli olduğunun altını çizen Hoppe, “Türkiye’ye yatırım yapan şirketlerin başında DFDS, Maersk, Danfoss, ISS gibi şirketler yer alıyor. Bunun yanı sıra DFDS, Ekol Lojistik’in bir kısmını aldı.” dedi.

Mobilya ve iç dekorasyon gibi ev eşyaları satışını gerçekleştiren Danimarka merkezli perakende şirketi JYSK’nin de Türkiye pazarına büyük ihtimalle gelecek yıl gireceğini kaydeden Hoppe, şirketin normal şartlarda Türkiye pazarına daha önceden yatırım planladığını ancak Kovid-19’dan dolayı birçok kez ertelediğini belirtti.

Hoppe, ayrıca Danimarkalı bir spor yönetimi şirketinin Göztepe Spor Kulübü’nü satın almasıyla Türk futbolunda bir ilkin yaşanacağını da kaydetti.

“Danimarka ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 3 milyar avrodan fazla”

Danimarka’nın Türkiye’den çoğunlukla kıyafet ve tekstil ürünleri ithal ettiğini belirten Thierry Hoppe, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Danimarka’nın Türkiye’den yaptığı mal ithalatının yaklaşık yüzde 40’ını giyim ve tekstil ürünleri oluştururken, araç ve makineler yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Bu çok önemli bir rakam. Danimarka’dan Türkiye’ye yapılan ihracatın yüzde 70’i ise hurda metal ve demir ile birlikte, yüksek teknoloji ve Ar-Ge gerektiren makineler ve ilaçlar bulunmakta. Danimarka’dan Türkiye’ye hala küçük olmasına rağmen en hızlı büyüyen ihracat kalemleri kimyasallar, süt ürünleri ve mobilya ürünleri iken, Türkiye’den Danimarka’ya ise elektrikli makineler ve motorlar oldu. İstanbul’daki ticaret ofisimiz Danimarkalı şirketlere yardımcı oluyor. Biz sadece şirketlerimize yardım etmiyoruz. Danimarkalı şirketlere küresel arenada daha rekabetçi olabilmeleri için ihtiyaç duydukları kaynakları sunuyoruz. Tekstil bizim çalıştığımız bir sektör. Danimarkalı firmalarla tek tek çalışıyoruz. Danimarka dünyanın her yerinden tekstil ürünleri ithal ediyor. Artık firmalar, fiyat ve teslimat sürelerinin giderek daha rekabetçi hale geldiği Türkiye gibi alternatif olarak ithalat yapabileceğimiz başka yerler olup olmadığını soruyor.”

Hoppe, dünyada bir lojistik sorunu olduğunu, küresel anlamda lojistik fiyatlarının çok yükseldiğini dile getirerek, “Bu sebepten dolayı Türkiye’den ürünleri daha hızlı ve daha rekabetçi fiyatlarla getirebilir Danimarkalı şirketler. Türkiye, ortak pazarda daha ilgili ve rekabetçi hale geliyor. Şirketler her zaman yakın ulaşım ister. Kopenhag’dan İstanbul 3 saat sürüyor. Danimarkalı şirketler Türk tedarikçileri çok rahat bir şekilde ziyaret edebilir. Çin’e gitmek büyük mesele, oraya gittiğinizde birkaç hafta karantinaya girmek zorundasınız. Bu şekilde Çin’deki tedarikçilerle çalışılamaz. Kontrat yapsan malın ne kadar geleceğini kestiremiyorsun. Şirketler hızlı aksiyon alan tedarikçileri istiyor. Türkiye’nin bu konuda kapasitesi var.” değerlendirmesinde bulundu.

Danimarka ve Türkiye arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 23 milyar Danimarka kronu olduğunu belirten Hoppe, “Bu rakam 3 milyar avrodan fazla. Bu çok önemli bir rakam ama bu rakamın daha fazlası olabilir. Türkiye, dünyada 20’nci büyük ekonomi ve Danimarka’ya çok yakın. Türkiye, Danimarka için ticaret anlamında çok önemli bir ülke. Bu daha da gelişmeli.” diye konuştu.

Tarım ve Orman Bakanlığından yurt dışında planlanan yatırımlara ilişkin açıklama
Ankara

Bakanlığın sosyal medya hesabından, yurt dışında yapılması planlanan tarım ve gıda ürünleri yatırımlarına ilişkin açıklamada bulunuldu.

Açıklamada, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun 7 Haziran’da Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaretin verimli geçtiği belirtilerek, iki ülke arasında 3 ayrı iş birliği anlaşması imzalandığı anımsatıldı.

Söz konusu anlaşmalardan birinin de “Bitki Koruma ve Karantina Alanında İş Birliği Mutabakat Zaptı” olduğu hatırlatılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşmeler esnasında ve sonrasında, imza töreninde Maduro’nun Türk yatırımcıları kendi ülkesine yatırım yapmak üzere davet ettiğine işaret edildi.

Açıklamada, Venezuela Üretken Tarım ve Araziler Bakanı Wilman Castro Soteldo’nun Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye “Türk yatırımcıların Venezuela’da 400 bin hektar tarımsal alanda yatırım yapabileceklerini” ilettiği aktarılarak şunlar kaydedildi:

“Yapılan teklife göre, Venezuela’da Türkiye için ayrılan ve ‘Turkish land’ olarak adlandırılan bölgede tarımsal yatırım yapılması ve elde edilecek hasılatın yüzde 70’inin yatırımcıya, geri kalan yüzde 30’luk kısmının da Venezuela’ya bırakılması ifade edilmiştir. Yatırımcının elde edeceği hasılatın Türkiye’nin ihracatı için de kullanılabileceği kaydedilmiştir.”

“Türkiye ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumda”

Türkiye’nin sahip olduğu tarım arazisi varlığı ve tarımsal üretimine ilişkin bilgilerin de bulunduğu açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye 23,4 milyon hektar işlenen tarım arazisi varlığı ve her geçen gün artan tarımsal üretimi sayesinde 85 milyon nüfusunu, yaklaşık 5 milyon geçici koruma statüsündeki sığınmacıyı ve hedeflenen en az 50 milyon turistin ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır. Türkiye aynı zamanda dünyanın en önemli tarım ve gıda ürünleri ihraç eden ülkeleri arasındadır.”

Açıklamada, tarımsal hasıla bakımından ülkenin Avrupa’da birinci olduğu vurgulanarak, “Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar ve üretime yönelik teşvikler ile çok sayıda tarım ürününde de dünyada liderliğimiz devam etmektedir. Türkiye, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2020 yılı verilerine göre dünya bitkisel ürünler üretiminde 12’nci, sebze üretiminde 4’üncü ve meyve üretiminde ise 6’ncı sıradadır.” ifadesi kullanıldı.

“Yaklaşık 41 ülke başka ülkelerde arazi kiralıyor”

Birçok ülkenin gelecekteki tarım ve gıda ürünü ihtiyaçlarını temin etmek için farklı ülkelerde tarımsal faaliyetlerde bulunduğu belirtilen açıklamada, Dünya Ticaret Örgütünün raporlarına göre yaklaşık 41 ülkenin başka ülkelerde arazi kiraladığı, 62 ülkenin de arazilerini başka ülkelere kiraladığı veya sattığı ifade edildi.

İngiltere’nin başta Afrika’da olmak üzere 4,4 milyon hektar arazi kiraladığı kaydedilen açıklamada, şu bilgiler yer aldı:

“ABD’nin aynı yöntemle kiraladığı arazilerin büyüklüğü 3,7 milyon hektardır. İngiltere’nin kiraladığı arazilerin büyüklüğü Danimarka’nın yüzölçümüne eşitken, ABD, İsviçre ve Çin’in Moldova büyüklüğünde kiraladığı tarım arazileri vardır. Afrika’nın en yoksul ülkelerinden Kongo 8,1 milyon, Endonezya 7,1 milyon, Filipinler 5,2 milyon ve Sudan 4,7 milyon hektar arazi kiralamış veya satmıştır.”

Açıklamada, kendi ülkeleri dışında tarımsal yatırım yapan ülkelerin bu yatırımlarını mevcut tarım ve gıda ürünleri ihtiyacı için değil gelecekte dünya gıda piyasasında söz sahibi olmak için yaptıklarına işaret edildi.

“Ülkeler yatırım konusunda Türkiye’ye kendileri teklifte bulunuyor”

Türkiye’nin tarihi misyonu gereği tarımsal yatırım yaptığı ülkelere sömürgeci bir prensiple yaklaşmadığı, aksine kazan-kazan prensibiyle yaklaştığı vurgulanan açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu:

“Her şeyden önemlisi, tarım ve gıda ürünü yatırımlarına ihtiyaç duyan ülkeler yatırım konusunda Türkiye’ye bizzat kendileri teklifte bulunmaktadır. Bu ülkeler Türkiye’nin bu konudaki tecrübesine ve üretkenliğine sonuna kadar güvenmektedir. Nüfusu 2050’li yıllarda 100 milyonun üzerine çıkması beklenilen Türkiye’nin, 2053 vizyonunun da bir gereği olarak tarımsal üretimini artırması aklın ve bilimin bir gereğidir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Bakanlığımız hem yurt içinde hem de yurt dışında tarımsal alanda yatırım yapan yatırımcılarımızın yanında olmaya devam edecektir.”

Çin ekonomisi, Kovid-19 salgını etkilerini mayıs ayında da hissetti
Pekin

Ulusal İstatistik Bürosu verilerine göre, mayıs ayında perakende satışlar yıllık bazda yüzde 6,7 azalırken, sanayi üretimi yüzde 0,7, sabit sermaye yatırımları ise yüzde 0,7 artışla zayıf toparlanma işaretleri gösterdi.

Ülkenin en büyük 31 kentinde işsizlik oranı da nisanda yüzde 6,7 iken mayısta yüzde 6,9’a yükseldi.

Perakende satışlar

Ülke genelinde Omicron varyantının tetiklediği salgınlar nedeniyle ay boyunca Şanghay ve Pekin başta olmak üzere çok sayıda şehirde uygulanan kısıtlamaların tüketime olumsuz etkisi sürdü.

İmalat ürünlerine yönelik piyasadaki talebi gösteren perakende satışlar mayıs ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,7 azaldı.

Perakende satışlar nisan ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,1 azalmış ve bu, Kovid-19 salgınının ilk etkilerinin hissedildiği Mart 2020’deki yüzde 15,8’lik düşüşün ardından kaydedilen en sert düşüş olmuştu.

Sanayi üretimi

UIB verilerine göre, yıllık cirosu 20 milyon yuanın (yaklaşık 3 milyon dolar) üzerindeki sanayi işletmelerinin katma değerli çıktılarının hesaplandığı sanayi üretimi, mayısta yıllık bazda yüzde 0,7 artarak toparlanma işareti verdi.

Sanayi üretimi nisanda yıllık bazda yüzde 2,9 azalmış; bu, Kovid-19 salgının başında üretim üzerinde etkilerin ilk kez hissedildiği Şubat 2020’den bu yana kaydedilen en sert düşüş olmuştu.

Çin’de imalat sektöründe ekonomik etkinliği ölçen imalat sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), mayısta 2,2 puan artarak 49,6’ya yükselmişti.

Sabit sermaye ve gayrimenkul yatırımları

Altyapı, taşınmazlar, makine ve donanıma yapılan yatırımları kapsayan sabit sermaye yatırımlarının ise mayısta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 arttığı bildirildi. Artış, ilk dört aydaki yüzde 6,8’lik büyümenin altında kaldı. İlk beş aydaki toplam artış, yüzde 6,2’ye geriledi.

Gayrimenkul yatırımları ise ilk beş ayda, geçen yıla göre yüzde 4 azaldı.

İşsizlik

UİB verilerine göre, Çin’in en büyük 31 kentindeki işsizlik oranı, nisanda yüzde 6,7 iken mayısta yüzde 6,9’a yükseldi.

Küçük kentler dahil edildiğinde ise işsizlik oranı mayısta önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 5,9’a düştü.

UIB verilerine göre yılın ilk 5 ayında 5,29 milyon yeni istihdam yaratıldı.

Çin, 2022’de kentlerde 11 milyondan fazla yeni istihdam yaratarak işsizlik oranını, “yüzde 5,5 civarında” olması hedeflenen yıllık büyüme oranının altında tutmayı amaçlıyor.

Omicron vakaları “sıfır vaka” stratejisi için sınamaya dönüştü

Bulaşıcılığı yüksek Omicron varyantının ortaya çıkardığı tablo, Çin’in Kovid-19’a karşı “sıfır vaka” stratejisi için sınamaya dönüştü.

Kovid-19 vakalarını ortaya çıktığı yerde bastırmayı ve bulaşma zincirini kesmeyi hedefleyen strateji; karantina, seyahat kısıtlamaları, toplu testler, imalat, ticaret ve hizmetler sektöründeki işletmelerin faaliyetlerinin kısıtlanması gibi katı ve geniş ölçekli tedbirleri gerektiriyor. Tedbirler, hayatın olağan akışına müdahalesi ve ekonomik maliyeti açısından da tartışmalara yol açıyor.

Diğer ülkeler, Kovid-19’a karşı salgın koruma tedbirlerini büyük ölçüde kaldırıp normalleşmeye giderken Çin’in, mücadele stratejisini zaman içinde nasıl uyarlayacağı belirsizliğini koruyor.

Gilead, Hepatit ve HIV alanlarında geliştirdiği ilaçları Türkiye’de üretmeye başladı
İstanbul

Gilead Sciences‘ın, Hepatit ve HIV alanlarında geliştirdiği en yenilikçi patent korumalı ilaçlarını Pharmactive iş birliğiyle Türkiye’de üretmeye başlaması kapsamında, Cumhurbaşkanlığı stratejik planlarında yer alan yerli üretim öncelikleri doğrultusunda tamamladığı üretim yatırımının detayları düzenlenen basın toplantısıyla paylaşıldı.

Yatırım kapsamında, stratejik ilaçlarını Türkiye’de üretme kararı alan Gilead, “Türkiye için Türkiye’de” vizyonuyla iş ortağı Pharmactive İlaç iş birliğiyle yerli üretime başlayacak ve böylece Türkiye cirosunun yaklaşık yüzde 70’ini Türkiye’de üretir duruma gelecek.

Toplantının açılışında konuşan Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu, uluslararası yatırımların, özellikle de ilaç sektörünün ülke için öncelikli sektörlerden biri olduğunu söyledi.

Dağlıoğlu, son 2 senede yakından tecrübe edildiği gibi herkesi etkileyen küresel sağlık krizlerinden kaynaklı ortak sorunların ancak uluslararası iş birlikleri ve bilgi paylaşımları ile aşabildiğini, bu sayede sürdürülebilir bir dünya vizyonu ile güçlü ve sağlıklı toplumların devamlığını sağlayabildiklerini ifade etti.

Bugün küresel ilaç endüstrisinin güçlü aktörlerinden Amerikan şirketi Gilead ile Türk ilaç endüstrisinin önde gelen şirketlerinden Pharmactive arasında gerçekleşen başarılı iş birliğine şahitlik ettiklerini belirten Dağlıoğlu, “Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak katma değerli ve teknoloji yoğun yatırımları ülkemize kazandırarak küresel yatırımlarından daha fazla pay almaya odaklanıyoruz. Ofisimizin öncelikli sektörleri arasında yer alan yaşam bilimleri özelinde ise Ar-Ge ve inovasyona dayalı, akıllı sağlık ve klinik teknolojilerini içeren, yurt içi fırsat ve yetkinliklerimizin gelişmesine katkı sağlayacak yatırımları hedefliyoruz.” diye konuştu.

Gilead’ın Türkiye yatırımı ile, özellikle şirketin patent koruması devam eden yenilikçi ürünlerinin üretim teknolojileri ve know-how’ının da ülkemize aktarılmasıyla, yerli ilaç tedarikinin güçleneceğini ve ilaç ithalatının azalacağını belirten Dağlıoğlu, söz konusu yatırımın Türkiye’nin ilaç endüstrisinde bir ihracat merkezi olma hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.

Dağlıoğlu, Gilead’ın yatırımının gelecek dönemler için yeni uluslararası iş birlikleri ile benzer yatırımların gerçekleşmesinde motive edici olacağının da altını çizdi.

Söz konusu iş birliğinin gerçekleşmesinde Gilead’ın Türkiye’ye olan güveninin yanı sıra, dünya standartlarında bir tesise ve ekibe sahip olan Pharmactive İlaç şirketinin rolünün de önemli olduğunu kaydeden Dağlıoğlu, “Bu bağlamda bu yatırımı gerçekleştiren Gilead ve yatırıma ev sahipliği yapan Pharmactive İlaç’ın kıymetli yöneticilerine ve tüm çalışanlarına ayrıca teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak, ülkemizin hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak yatırımlara desteğimiz her zaman devam edecek.” şeklinde konuştu.

“Türkiye’yi Gilead’ın üretim merkezlerinden biri yaptık”

Gilead Türkiye Genel Müdürü Şebnem Girgin, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan, ilaç alanında Türkiye’nin küresel pazardaki rekabet gücünün artırılması, değer zincirinde daha üst konuma taşınması ve yerli üretim oranının artırılması hedefleriyle paralel bir vizyonla Türkiye’ye yatırım yaptıklarını ifade etti.

Girgin, salgın döneminde tedarik zincirinde yaşanan sıkıntıların kendilerine ülke olarak kendi ilacını üretebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade ederek, “Bu iş birliğinin ilaç tedarikinin sürdürülebilirliği açısından da önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Gilead olarak bizi yerli üretim yapan diğer şirketlerden ayrıştıran en önemli özellik, patent koruması devam eden ürünlerimizi ülkemizde üretme kararımız oldu. Yenilikçi ürünlerimizi ülkemizde üretiyor olmaktan ve bu know-how’ı ülkemize kazandırmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin bu yatırımla Almanya, Kanada ve İrlanda’dan sonra Gilead’ın en yeni üretim merkezlerinden biri haline geldiğini belirten Girgin, “Bu yatırımla Türkiye’nin ilaç alanında potansiyel ihracat merkezi haline gelmesi, küresel tedarik zincirlerine dahil olması ve daha sonra geliştirilecek yeni tedavilerin de ülkemizde üretilmesi için gerekli alt yapının temelleri atılmış oldu.” dedi.

“Ülkemizde ürettiğimiz ürünleri dünyada daha çok hastanın erişimine sunmak için çalışacağız”

Girgin, Gilead olarak vizyonlarının yaşamı tehdit eden hastalıklara en iyi çözümleri geliştirerek bu hastalıkları yeryüzünden silmek olduğuna dikkati çekti.

Gilead’ın, HIV/AIDS, Hepatit B, Hepatit C, hematoloji, onkoloji ve sistemik mantar enfeksiyonları gibi hastalıkların ölümcül olmaktan çıkıp, yönetilebilir hastalıklara dönüştürülmesi çabalarına öncülük ettiğini belirten Girgin, “Bir yandan yerli üretim için çalışırken, diğer yandan Türkiye’ye getirdiğimiz klinik araştırmalar, Ar-Ge yatırımlarımız, bağış ve proje desteklerimizle ülkemizde değer yaratmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz.” açıklamasını yaptı.

Girgin, Gilead’ın Türkiye’de son 5 yılda 6 milyon dolarlık Ar-Ge yatırımı yaptığını anımsatarak, şunları aktardı:

“2015 yılında 5 merkez ile başladığımız klinik araştırma faaliyetlerinde, merkez sayımız 50’ye yaklaştı. Onkoloji alanında yeni gelecek çalışmalarla da bu sayıyı daha da artırmayı hedefliyoruz. ‘Türkiye için Türkiye’de’ vizyonuyla ülkeye yatırım yapmaya devam edeceğiz. Bir sonraki adımda ülkemizde ürettiğimiz ürünleri dünyada daha çok hastanın erişimine sunmak için çalışacağız.”- “Çok sayıda global firmanın, Türkiye’deki stratejik üretim ortağı konumundayız”

Pharmactive İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Sancak ise 2011 yılında Saya Grup bünyesinde Pharmactive İlaç’ı kurarken, üretim kapasitesinin ve yetkinliğinin yüksek olmasını planladıklarını belirtti.

Sancak, “İleri bir teknolojiye dayalı, evrensel kalite standartlarındaki, yıllık 330 milyon kutuluk yüksek bir kapasiteye sahip üretim üssümüz, sadece ülkemizin değil, Avrupa’nın da örnek gösterilen ilaç fabrikalarının başında gelmektedir.” diye konuştu.

Güçlü hedefler doğrultusunda çok sayıda global firmanın, Türkiye’deki stratejik üretim ortağı konumunda olduklarının altını çizen Sancak, şu ifadeleri kullandı:

“Pharmactive, ‘İyi Üretim Uygulamaları’na uygun olarak dizayn edilen üretim tesisindeki PharmAr-Ge’de, ulusal ve uluslararası firmalarla yaptığı iş birlikleriyle geliştirdiği yenilikçi ve güvenilir ürünleri, hekim, eczacı ve hastaların hizmetine sunuyor. Tamamı kendi laboratuvarlarımızda olmak üzere, bugüne kadar 100’e yakın eşdeğer molekül geliştirdik. Ülkemizde en çok üretim yapan ilk 5 tesisten biri durumundayız. Halihazırda, üretimimizin yarısını, çok uluslu şirketler için yapmaktayız.”

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı nisanda 1144 yatırım teşvik belgesi verdi
Ankara

Bakanlığın, Nisan 2022 dönemine ait yatırım teşvik belgesi listesi Resmi Gazete’de yayımlandı.

Buna göre, söz konusu ayda 1144 yatırım teşvik belgesi verildi. Belge alan projelerin yatırım tutarı 32 milyar 552 milyon 89 bin 76 lira olarak hesaplandı. Bu yatırımların gerçekleştirilmesiyle 31 bin 176 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor.

Öte yandan, sabit yatırım tutarı 838 milyon 151 bin 758 lira olan ve 3 bin 599 kişiye istihdam sağlaması öngörülen 45 yatırım teşvik belgesi iptal edildi.

Bu dönemde 288 yatırım teşvik belgesine tamamlama vizesi verilirken, bu projelerin sabit yatırım tutarı 7 milyar 233 milyon 825 bin 371 lira, istihdam edilenlerin sayısı 17 bin 579 oldu.

– Tutarıyla öne çıkan yatırımlar

Nisanda en yüksek tutarlı teşvik belgesi, 2 milyar 51 milyon lira ile Türkiye Şise ve Cam AŞ’nin yatırımı için düzenlendi. Şirket, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde yıllık 630 bin tonluk cam üretimi için yatırım yapacak.

Vestel Elektronik Sanayi ve Ticaret AŞ’ye verilen teşvik belgesi, Manisa’nın Yunusemre ilçesinde 1 milyar 63 milyon liralık yatırımı, yıllık 9,5 milyon lcd tv vb. ürünler ve yıllık 270 elektrikli araç şarj istasyonu üretimini kapsıyor.

Etlik Görüntüleme Hizmetleri AŞ de Ankara’nın Keçiören ilçesindeki 2,2 milyon hastaya yönelik görüntüleme hizmetleri için 821,6 milyon liralık yatırım teşvik belgesi aldı.