Sasalı Doğal Yaşam Parkı’ndaki yangın kontrol altına alındı

Yangın, akşam saatlerinde Çiğli ilçesine de bulunan Sasalı Doğal Yaşam Parkı otopark alanında meydana geldi. Alevleri gören vatandaşların durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirmesi üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye ekipleri ve İzmir Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı ekipler sevk edildi. İzmir Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı ekipleri yangına, 2 müdahale aracı, 1 arazöz ve 2 helikopter ile müdahalede bulundu. Havadan ve karadan müdahalelerle yangın kontrol altına alındı.

Akın Küçükkurt

Rusya-Ukrayna savaşı Avrupa’da yaşam maliyetini her geçen gün artırıyor
Berlin

Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa’da yaşam maliyeti krizini körüklemeye devam ediyor.

Avro Bölgesi’nde savaşla ivmelenen enerji ve gıda fiyatları, enflasyonu mayısta yüzde 8,1 ile 1997 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıkarırken, bu oranın Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından belirlenen hedefin 4 katından fazla olması dikkati çekti.

Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik sert ekonomik yaptırımlarına rağmen Ukrayna’da savaş devam ederken, küresel arza ilişkin endişelerin ve maliyetlerin yükselmesiyle gıda fiyatlarındaki keskin artış da sürüyor.

Avrupa ülkelerini de etkileyen savaş nedeniyle başta un ve ayçiçeği yağı olmak üzere Avrupa’da temel gıda ürünlerinde fiyat artışları ve bazı ürünlerde tedarik sıkıntısı yaşanıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre, küresel gıda fiyatları, Rusya-Ukrayna savaşından bu yana en yüksek seviyelerine ulaştı.

Avrupa’nın “tahıl ambarı” olarak bilinen Ukrayna’nın Rusya ile savaşta olması, buğday fiyatlarını son yılların en yüksek seviyesine çıkarırken, bu durum ekmek, makarna ve bisküvi gibi ürünlerin fiyatını artırdı.

Yaklaşık yüzde 70’i verimli topraklarla kaplı olan Ukrayna’nın 32 milyon hektarlık ekilebilir araziye sahip olduğu biliniyor. Bu oran, tüm Avrupa Birliği’ndeki (AB) ekilebilir arazinin üçte birine tekabül ediyor. Rusya ve Ukrayna, dünya buğdayının yaklaşık yüzde 14’ünü üretiyor ve bu oran, küresel buğday ihracatının neredeyse üçte birini oluşturuyor.

Ukrayna’nın Karadeniz’deki başlıca limanları Rus ablukası ile karşı karşıya bulunurken, bu durum, ülkeden daha az buğdayın ihraç edilmesine sebep olarak arzın kıtlaşmasına ve fiyatların yükselmesine neden oluyor.

Tahıl, yaşam için önemini korumaya devam ederken, Avrupalı siyasetçiler, Rusya’yı “enerji” ve “gıdayı” silah olarak kullanmakla suçluyor. AB liderleri, Ukrayna’daki savaşın Afrika ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya büyük bir göç dalgasına neden olacak gıda kıtlığı krizini tetikleme riski taşıdığını da savunuyor.

Buğdayın fiyatı tarihi seviyelere ulaşırken, ayçiçeği yağı ve soya fasulyesinde “kıtlık riskinin” halen olduğu belirtiliyor. Gübre fiyatları da artmaya devam ediyor. Yaşanan gelişmeler diğer ülkelerin, tarım sektöründe başlıca tedarikçi ülkeler olan Rusya ve Ukrayna’ya ne kadar bağımlı olduğunu gösteriyor.

Avrupa’nın bazı ülkelerinde un ve ayçiçeği ürünlerinin yer aldığı raflar boş olmaya devam ediyor. Söz konusu ürünler bazı ülkelerde hala yüksek fiyatlarla satışa sunuluyor.

Artan enerji, gaz ve akaryakıt fiyatları nedeniyle zor durumda olan Avrupalı tüketiciler, temel gıdalardan yağ ve unda tedarik sıkıntısının yanı sıra ciddi oranda artan fiyatlarla da karşı karşıya kaldı.

Raflar hemen boşaltılıyor

Savaştan önce 1,50 avronun altında olan ayçiçeği yağının litresi, tedarik sıkıntısı ve fiyatların yükseleceği endişesiyle talebin artması sonucu 5 avronun üzerine çıktı. Söz konusu artışta; ayçiçeği yağının en çok ithal edildiği Ukrayna’dan yağın tedarik edilememesi etkili olurken, bu durum, gıda şirketlerini de patates cipsinden kurabiyelere kadar çeşitli ürünlerde palmiye yağı gibi daha az tercih edilen alternatiflere yönlendiriyor.

Son günlerde fiyatların biraz gerilmesine karşın insanların evlerinde stok yapmaya devam etmesi nedeniyle ayçiçeği yağı ve un ile doldurulan raflar hemen boşaltılıyor. Bazı marketler, bu sorunun önüne geçmek için ayçiçeği yağı ve un satışlarına kişi başı sınırlandırmasını devam ettiriyor.

Avrupa’nın önde gelen gıda perakende zincirleri diğer ürünlerde maliyet artışları nedeniyle fiyatlarını düzenli olarak yükseltirken, fiyat artışları tüketiciler için endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

FAO’ya göre, Rusya ve Ukrayna, dünya ayçiçeği yağı ihracat pazarının yüzde 52’sini oluşturuyor.

Yiyecek ve içecek fiyatlarındaki artıştan en çok kıtadaki savunmasız haneler etkileniyor. Yüksek fiyat artışları en çok et, tahıl ürünleri, süt ürünleri, meyve ve sebzede olurken, Avrupa’da gıda enflasyonunun bu yaz zirve yapması, yüksek seviyelerin 2023’e kadar devam etmesi bekleniyor.

Enerji fiyatlarındaki artış

Moskova, küresel enerji piyasalarında önemli bir oyuncu olarak kendini konumlandırıyor.

Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa’da yaşam maliyeti krizini tetiklediği ikinci büyük alan enerji olarak dikkati çekiyor.

Rusya, dünyanın en büyük üç ham petrol üreticisinden biri ve dünyanın kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin (yaklaşık 38 trilyon metreküp) yaklaşık dörtte birine ev sahipliği yapıyor.

İngiltere ve ABD, Rusya’nın savaşı finanse etme yeteneğini engellemek amacıyla Rus enerjisini ithal etmeyi durdururken, AB de bu konuda bazı girişimler başlattı.

Savaş; ticaret ve üretim kesintilerinin yanı sıra enerji fiyatlarının keskin şekilde artmasına neden oldu.

Dünya Bankası ortalama enerji fiyatlarının bu yıl yüzde 50 artacağı öngörüsünde bulunurken, bunun 1970’lerden bu yana en büyük artış olacağı belirtiliyor.

Uzmanlar, bu durumu “Yaşanmakta olan şeyi, ucuza üretme yeteneğinin ortadan kalktığı ve ekonominin gerildiği 1970’ler tarzı bir ekonomik şok.” olarak tanımlıyor.

Savaştan önce varil başına 90 dolar seviyesinde işlem gören ham petrol fiyatları, bugün 120 dolar seviyesinden alıcı buluyor.

Kovid-19 sonrası talep artışı

Salgının devam eden etkisinin yanı sıra artan gıda ve enerji fiyatları, yaşam maliyetlerindeki artışın tek nedeni değil…

Kovid-19 salgınından sonra ekonomik faaliyetlerin tekrar tam olarak başlaması Avrupa’da yaşam maliyeti krizinin ivmelenmesine katkıda bulundu.

Salgın kaynaklı kısıtlamaların martta kaldırılmasıyla talep hızla arttı. Bu durum, küresel tedarik zincirleri üzerinde baskı oluşturarak mal ve hizmetlerde fiyat artışlarına neden oldu.

Rusya’dan doğal gaz tedariki durursa maliyetler daha da artabilir

Avrupa’da tarım ve gıda sektöründe faaliyet gösteren birçok şirket, gıda veya hayvan yemi üretebilmek için gaz arzına bağımlı olurken, Rusya’dan doğal gaz tedarikinin aniden durmasının tarım sektörüne etkisi tartışılıyor.

Avrupa’nın en büyük nüfusuna sahip Almanya’da tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (tarım ÜFE), nisanda yüzde 39,9 artarak 1961’den bu yana 2 aydır art arda en yüksek yıllık artışı kaydetti.

Rusya’dan gelen doğal gazın durması halinde daha fazla fiyat artışının yanı sıra münferit gıda maddelerinin tedarikinde de dar boğaz yaşanması bekleniyor.

Gaz arzı sorunları esas olarak sebze mahsullerini etkileyecek. Seralarda yetiştirilen ev ve balkon bitkilerinin arzının bu durumdan etkilenebileceği belirtiliyor.

Bu arada, Ukrayna’da savaşla birlikte gıda güvenliği konusundaki endişeler artarken, AB, pestisitlerin sürdürülebilir kullanımı gibi iklim politikalarını askıya almak zorunda kalıyor.

ABD’de Asyalı ve Pasifik Adalılar, 85,7 yıl ile en fazla ortalama yaşam süresine sahip
Ankara

Araştırma kapsamında 2000-2019 arasında ülkenin 3 bin 79 ilçe ve bölgesindeki ortalama yaşam süreleri incelendi.

Araştırmada, ülkede ortalama yaşam süresinin ırk ve etnik kimliklere göre değiştiği belirlendi.

Yaklaşık 20 yılda ABD’de ortalama yaşam süresinin ortalama 2,3 yıl artarak 76,8’den 79,1’e çıktığı görülürken, ırksal ve etnik kimliklere göre ortalama yaşam süresinin değiştiği belirtildi.

Asyalı ve Pasifik Adalıların 2002’de 82,2 olan ortalama yaşam sürelerinin 2019’da 85,7 yıla çıkarak ülke genelindeki ortalama yaşam süresinin 6,6 yıl üstünde olduğu kaydedildi.

Ortalama yaşam süresinde en fazla artış siyahilerde

Araştırmada siyahilerin ortalama yaşam süresinde belirgin bir artış tespit edildi.

2000-2019 arasında, siyahilerin ortalama yaşam süresi 3,9 yıl ile diğer tüm ırk ve etnik gruplardan daha fazla artarken 2000’de 71,4 yıldan 2019’da 75,3 yıla yükseldi.

Beyazların ortalama yaşam süresi ise aynı dönemde 1,7 yıl artarak 78,9 yıla çıktı.

Yaklaşık nüfusu 60 milyonu bulan Latin Amerikalıların ortalama yaşam süresi de bu süreçte 79,5’den 82,2’ye yükseldi.

Öte yandan, en düşük ortalama yaşam süresine ise 73,1 ile yerlilerde rastlandı.

Araştırmacılardan Dr. Ali Mokdad, ortalama yaşam sürelerinde kayda değer bir ivme yakalanmasına karşın farklı ırk ve etnik gruplar arasında halen büyük farklılıkların bulunduğunu kaydetti.

Mokdad, araştırmanın yerli toplulukların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için daha duyarlı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi gereğine işaret ettiğini ifade etti.

Araştırmanın sonuçları The Lancet dergisinde yayımlandı.

Görme engelli 65 yaşındaki kadın 88 yaşındaki annesine bakıyor
Trabzon

Trabzon’un Vakfıkebir ilçesi Kemaliye Mahallesi’nde görme engelli 65 yaşındaki Seher Şener ile 88 yaşındaki annesi Ayşe İnce, birbirlerine destek olarak hayata tutunmaya çalışıyor.

Çocukluk çağından itibaren halk arasında “tavuk karası” ya da “gece körlüğü” olarak da bilinen retinitis pigmentosa rahatsızlığı yaşayan Seher Şener, 40’lı yaşlarından itibaren görme yetisini kaybetti.

Eşinin 13 yıl önce vefatının ardından yalnız kalan Şener, annesi Ayşe İnce ile yaşamaya başladı. Şener, görememesine rağmen evdeki tüm işleri yapıyor, hem kendisinin hem de annesinin ihtiyaçlarını karşılıyor.

Kardeşleri başka şehirlerde yaşayan, çocuğu da olmayan Şener, ilçedeki bazı yakınlarından ve komşularından zaman zaman destek görüyor.

“Rüzgar gibi geldi, geçti”

Ayşe İnce, AA muhabirine, kayıtlara göre 88 yaşında göründüğünü, nüfusa geç yazıldığı için tam yaşını bilemediğini ancak daha büyük olduğunu söyledi.

Eşinin vefat ettiğini, 5 çocuğunun da başka şehirlerde olduğunu belirten İnce, Tonya ilçesine bağlı Hoşarlı Mahallesi’ndeki evinden ayrılarak kızı ile yaşamaya başladığını anlattı.

Yaşlılık dolayısıyla birçok sağlık sorunuyla mücadele eden İnce, hayatının köyde bağ bahçe işlerinde çalışmakla geçtiğini, çevresinde “kuru taş üzerine yuva yapan kadın” olarak anıldığını ifade etti.

İnce, 15 yaşında evlendiğini, 2’si eşinin önceki evliliğinden olan 7 çocuğunu zorluklarla büyüttüğünü dile getirerek, “Çok çalıştım, rızkım da bol, verdim de fakire fukaraya, yedim de. Yetimleri baktım, Zonguldak’ım yoktu, Almanya’m yoktu. O şekilde çalıştık, çabaladık. Gece ay ışığı vurdu mu ben bahçeye inerdim, beller, kazardım. Ömrüm bu zamana geldi. Şükür, otururken namazımı kılıyorum, kaşığımı tutuyorum.” dedi.

Genç yaşta bir oğlunu toprağa vererek evlat acısı da yaşayan İnce, ihtiyarlığın çok ağır yük olduğunu vurgulayarak, “Nasıl oldu, nasıl gitti, bunlar bir hikaye. Rüzgar gibi geldi, geçti. Kocamak ağır bir yük, tutamıyorsun, atamıyorsun, o seviyedeyim işte.” diye konuştu.

İnce, gençliğin çok iyi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Nerede bulacağız artık, kaçtı, gitti. Babamın evini ben çevirirdim, en büyük evladı bendim. Kimin nesi yok, ona el atardım. Allah da beni rızıklandırdı, kurban olurum onun güzel ismine. 6 dönüm yer çalışırdım, evin üstü, serender mısır dolar da taşardı. İnsan ömrü yalan, gel, git. Mübarekler derlerdi, ‘Geldik bir kapıdan, çıktık öbür kapıdan.’ Bu kadardır ömür, biz bunu çok sanıyoruz ama yok.”

Bugünkü haline şükrettiğini, evin içinde dolaşabildiğini ancak başka bir şey yapamadığını, eve, kızına göz kulak olmaya çalıştığını ifade eden İnce, “Gerisini kendisi yapıyor, güzel işler yapıyor. Ziyaretimize gelenler oluyor, komşularımız, yakınlarımız geliyor.” dedi.

İnce, bir şeye ihtiyaçları olduğunda, pencereden sapına ip bağladığı kovayı sarkıtarak esnaftan istediğini, onların da kendilerine yardımcı olduğunu, istedikleri şeyi alarak içine koyduklarını aktardı.

“Allah bugünümüzü aratmasın”

Seher Şener de çocukluktan itibaren yaşadığı görme sorununun ilerlediğini, 8 yıldır yüzde 90’a kadar yükseldiğini söyledi.

Eşi vefat edince köyde yalnız yaşayan annesiyle oturmaya karar verdiklerini anlatan Şener, annesi için Akçaabat ilçesinden Vakfıkebir’e taşındığını belirtti.

Eşinden kalan emekli aylığı ile geçinen Şener, evin işlerini gücünün yettiğince kendisinin yaptığını ancak sokağa tek başına çıkamadığını, günlerinin evde geçtiğini ifade etti.

Komşularının ve akrabalarının iyi insanlar olduğunu, onlardan yardım gördüklerini dile getiren Şener, “Çok şükür, elimden geldiği kadar anneme bakıyorum, bakacağım da anamdır. Allah bugünümüzü aratmasın.” diye konuştu.