Hatay’da hasadı devam eden şeftalide 4 bin 500 ton rekolte bekleniyor
Hatay

Türkiye’nin önemli tarımsal üretim merkezlerinden Hatay’da hasadı devam eden şeftalide, 7 bin dekarlık ekim alanından 4 bin 500 ton rekolte bekleniyor.

Çiftçilerin büyük emekle yetiştirdiği şeftaliler, tarım işçileri tarafından özenle toplanarak kasalara yerleştiriliyor.

Hatay’da yetişen klasik ve yassı şeftalilerin büyük bir bölümü, hasat edildikten sonra başta Rusya olmak üzere Avrupa ile Orta Doğu ülkelerine gönderiliyor.

İl Tarım ve Orman Müdürü Ergün Çolakoğlu, AA muhabirine, Hatay’ın farklı bölgelerinde her türlü bitkisel üretimin yapıldığını söyledi.

Kentte ürün çeşitliliğinin her geçen gün arttığını belirten Çolakoğlu, hasadı devam eden şeftalide, 7 bin dekarlık alanda 4 bin 500 tonluk üretim beklediklerini aktardı.

Meyveciliğin rüzgarın daha çok olduğu yerlerde yapılmasının doğru olduğunu anlatan Çolakoğlu, şöyle devam etti:

“Özellikle ilimizde ihracata yönelik olarak son yıllarda meyvecilik daha çok gelişmeye başladı. Çukur yerlerde, vadilerde ve ova tabanlı arazilerin olduğu yerlerde meyvecilik yapmak çok uygun değildir. Geçen yıl 7 bin dekardan 6 bin 800 ton rekolte elde edildi, bu yıl rekoltenin düşük olmasının bir sebebi var. Ülkemizin çoğu yerlerinde görüldüğü gibi ilimizde de don zararları oldu. Geçmiş yıllarda klasik, bildiğimiz şeftaliler üretilirken, son yıllarda yassı şeftali dediğimiz çeşitler de üretilmeye başlandı. Bunun da yurt dışında pazarı bulunmakta ve talep görmektedir. Çiftçilerimizin ürettiği klasik ve yassı şeftalilerin büyük bölümünün Rusya, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerine ihracatı yapılmaktadır.”

Çolakoğlu, Hatay’da yetiştirilen şeftalinin yüzde 15-20’lik kısmının iç pazara, 80-85’lik bölümünün de yurt dışına ihraç edildiğini bildirdi.

Reyhanlı Ziraat Odası Başkanı Şemsettin Cüneydioğlu, Amik Ovası’nın bereketli topraklara sahip olduğunu hatırlattı.

Hatay’da yetiştirilen şeftalilerin aroması ve lezzetiyle ilgi gördüğünü ifade eden Cüneydioğlu, “Bu yıl rekolte az olmasına rağmen fiyatlar çiftçilerimizi memnun etmiştir. Tarlada yassı şeftalinin 15, klasik şeftalinin de 10 liradan satışı yapılıyor.” dedi.

“Yassı şeftalide yurt dışından yoğun talep alıyoruz”

Şeftali üreticisi Serkan Ak ise 80 dekar alanda yassı şeftali üretimi yaptıklarını söyledi.

Dekar başına yaklaşık 3 ton ürün hasat etmeyi beklediklerini ifade eden Ak, “Ürünlerimiz iç ve dış piyasaya gönderiliyor. Yassı şeftalide yurt dışından yoğun talep alıyoruz. Rusya, İngiltere, Almanya ve Romanya’ya ihracat yapıyoruz. Bu yıl ihracat için güzel bir talep var, ürünlerimizi çok fazla elimizde kalmadan, rahat bir şekilde pazarlarımıza ulaştırıyoruz.” diye konuştu.

En çok talep aldıkları ülkenin Rusya olduğunu işaret eden Ak, şu bilgileri verdi:

“Reyhanlı’daki üretim yaptığımız alanımızda ürünlerimizi özenle seçiyoruz. Yassı şeftali ülkede tarım anlamında ilgilenen insanların bildiği ancak tüketicinin fazla bilmediği bir çeşittir. Bu çeşidimiz daha çok ihracatta rol almaktadır. İç piyasada daha yeni yeni tanınan bir üründür. Yassı şeftalinin tüyü normallerine göre çok azdır ve yeme kolaylığı vardır, aroması oldukça güzeldir.”

Salça ve pul biberde markalaşan kadınlar, sektörde söz sahibi olmayı hedefliyor
Gaziantep

Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde bulunan atıl tesiste pul biber ve salça üreten kadınlar, “NurBacı” markasıyla sektörde söz sahibi olmayı hedefliyor.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA), Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı (SOGEP) kapsamında Nurdağı Belediyesi ile işbirliğine gitti.

“Nurdağı Biberine Değer Katan Kadınlar Projesi” ile ilçedeki biberin işlenerek değerlendirilmesi ve kadınların istihdam edilmesi amacıyla kadınlara tarımsal eğitim verildi.

Tarımsal eğitimin ardından bir araya gelen 20 kadın, atıl haldeki tesisin pul biber ve salça üretim tesisi haline getirilmesiyle “acı lezzet”i üretime dönüştürmeye başladı.

İlçenin verimli topraklarından biberleri toplayan kadınlar, tesiste bunları pul biber ve salça haline getirerek oluşturdukları “NurBacı” markasıyla satıyor.

Yaklaşık 2 milyon liralık destekleme projesi ile kadınların ekonomik olarak güçlenmesi ve istihdam edilebilirliklerinin artırılması hedefleniyor.

İKA Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, AA muhabirine,Nurdağı Belediyesi iş birliğinde kadınlar için biber işleme tesisi kurduklarını belirtti.

Tesisi kadınların istihdamını artırmak, tarıma dayalı imalat sanayini güçlendirmek için yaptıklarını ifade eden Akyılmaz, şöyle konuştu:

“Böylelikle Nurdağı’nda kırsal kalkınma çalışması yaparak ilçenin yöresel ürünü biberin işlenerek katma değerli ürün haline gelmesini amaçlıyoruz. Burada üç önemli bileşen var. Birincisi üretim, ikincisi istihdam ve üçüncüsü de katma değer. Bu zamana kadar üretilen biberler komisyoncular marifetiyle başka yerlere satılıyordu. İnşallah bu tesis ile beraber burada üretilen ürünler komisyoncuya gitmeden kadınların kendi emekleriyle hem üreterek hem de para kazanarak sosyal refahlarını sağlamak için önemli bir kaynak olacaktır. Bu tesiste günlük yaklaşık 2 ton biber ve salça üretimi hedefliyoruz.”

“Biberimiz verimli topraklardan elde ediliyor”

Nurdağı Belediye Başkanı Ökkeş Kavak ise üretime, çiftçiye, tarıma destek vererek kadın istihdamı oluşturmayı amaçladıklarını belirterek, “İşletmeden çıkan ilk ürünlerimiz pul biber ve salçadır. Salçamız ve biberimiz güneşte kurutulan gün kurusudur. Biberimiz verimli topraklardan elde ediliyor. Ayrıca kalitelidir. Pazarda satışa hazır hale getirdik. İlçemizde bulunan kadınlar çalışkan ve gayretlidir. Biz burada birlik ve beraberlik içinde üretimin gerçekleşmesi için çalışmaktayız.” dedi.

“Aile bütçemize katkıda bulunuyoruz”

Hatice Deveci ise proje ile tesiste çalışmaya başladıklarını belirterek, “Burada biber ve salça üretiyoruz. Kuru biber, tarlalarda hasat ediliyor. Tesise getirilen biberler, burada çeşitli aşamalardan geçerek pul biber ve salça haline dönüşüyor. Daha sonra satışa hazır hale getiriyoruz. Bundan dolayı mutluyuz. Aile bütçemize katkıda bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kadınlardan Cennet Baz ise tesisin kurulması için emeği geçen herkese teşekkür etti.

Ayşe Deveci ise ürettikleri biber ve salça ile pazarda söz sahibi olduklarını ve bununla birlikte aile bütçelerine katkı sundukları için mutlu olduklarını kaydetti.

Giresunlu çift kurdukları serada çilek üretiyor
Giresun

İstanbul’da gıda üzerine faaliyet gösteren bir şirkette 10 senesi yönetici olmak üzere 20 yıldır çalışan Yusuf Ziya Şahin (44), başka bir ilde görevlendirilmesinden kısa süre sonra işinden ayrıldı.

Aynı şirkette 18 yıldır çalışan eşi Tülin Şahin’in (42) de işi bırakmasıyla çift, Giresun’un Görele ilçesine yerleşti.

Büyük şehre dönmek istemeyen ve memleketlerinde ne iş yapacakları konusunda araştırmalara başlayan çift, ilçe merkezinde aileden kalma boş araziyi çilek üretimi için değerlendirdi.

Yaklaşık 130 bin lira maliyetle 240 metrekare alanda çilek serası kuran çift, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden 20 bin lira hibe aldı.

İlk yıl bir ton üretim yapan, bu yıl da 2 ton çilek üretimi hedefleyen Şahin çifti, ürettikleri ürünü pastane, kafe gibi iş yerlerinin yanı sıra yöredeki vatandaşlara satıyor.

Seranın bulunduğu alandaki boş araziye de yaklaşık 150 metrekarelik çilek serası kurmayı planlayan çift, otomasyonlu sisteme geçerek üretim miktarını artırmayı hedefliyor.

Yusuf Ziya Şahin, AA muhabirine, çalıştığı şirketin Trabzon’daki şubesine transfer olduktan üç ay sonra anlaşmazlık nedeniyle işinden ayrıldığını söyledi.

Farklı bir şirkette çalışmak yerine memleketlerinde hem tarım yaparak gelir elde ettiklerini hem de boş araziyi değerlendirdiklerini belirten Şahin, “Yetiştirdiğimiz çileklerde geri dönüşler iyi olunca biz de mutlu olduk. Tabi çilekte belli başlı olmazsa olmazlar var, özellikle topraksız tarıma yöneldim ve serayı kurdum. Şehir dışından bu konuda danışmanlık hizmeti aldım.” dedi.

Tarımla uğraştığı, kendi işini yaptığı için psikolojik olarak rahatladığını ifade eden Şahin, şöyle devam etti:

“Yanlışı da doğruyu da kendimden biliyorum burada ama iş hayatında öyle değil. İş hayatında sürekli bir raporlama vermen gerekiyor. Olumsuz raporda geri dönüşler sert oluyor, mevcut işimizi bırakmamızın en başta sebebi de buydu. Tarım yaparak bir ürünü meydana getirmek, olgunlaştırmak hoşuma gidiyor. Çileği tüketmeyi çok fazla sevmiyorum ama bunu üretmek, tadının iyi olmasını sağlamak, bunu da insanların beğenmesi beni mutlu ediyor. İki yıldır da bu işi sürdürüyoruz.”

“Bizim için artık büyük şehre dönüş daha çok yıkım olacaktır”

Şahin, farklı bir şirketten teklif geldiğini ancak büyük şehre dönmeyeceğinin altını çizerek, “Bizim için artık büyük şehre dönüş daha çok yıkım olacaktır. Çocuklar da buraya alıştı. Burada yeni bir hayata başladık. Şu an yine fırsat olsa dönmeyi yine düşünmem, burada başarılı olacağımıza inanıyorum.” diye konuştu.

İleride bu işi geliştirmeyi düşündüklerini anlatan Şahin, farklı seralarda farklı ürünler de yetiştirmeyi planladıklarını belirtti.

Şahin’in eşi Tülin Şahin de daha önce stresli bir işte çalıştığını ifade ederek, çilek serasında patronun da işçinin de kendisinin olduğunu söyledi.

Şu an çok daha rahat çalıştıklarını kaydeden Şahin, “Tekrar bir şirkette çalışmak bizi gerçekten daraltırdı, şu an gerçekten her şey çok iyi. Büyük şehirden buraya gelmek, kaos ortamından kopup burada küçük bir yerde yaşamak güzel. Özellikle bu pandemi döneminde çok şanslı olduğunu hissettim. Her şey elinizin altında olmuyor ama internet aracılığıyla her şeye ulaşılabiliyor.” şeklinde konuştu.

Şahin, kalabalıktan uzak olduklarını belirterek, “Trafik yok, istediğim yere yürüyerek gidebiliyorum o yüzden güzel. Tarım ve toprakla uğraşmak bizi rahatlatıyor.” ifadesini kullandı.

Otomotiv sektörünü bırakıp devlet desteğiyle karavan üretimine başladı
Aydın

Eskişehir’de bir otomotiv firmasında yönetici olarak görev yapan Erduran, 2018 yılında ani bir kararla işinden istifa ederek Kuşadası’na yerleşti.

Daha önce karavanla tatile geldiği Kuşadası’nda kendi işini kurmaya karar veren Erduran, devletin girişimcilere verdiği destekleri araştırmaya başladı. Bir süre sonra karavan üretimi için proje hazırlayan Erduran, bunu da KOSGEB’e sundu. Projenin kabul edilmesinin ardından yaklaşık 200 bin lira finansman yardımı alan Erduran, bu parayla karavan üretimi için iş yeri açtı.

Türkiye’nin farklı bölgelerine karavan yapan Erduran, 6 kişiye de istihdam sağladı.

“Avrupa ülkelerinden talep görüyoruz”

AA muhabirine açıklama yapan Erduran, doğa ve kamp tutkunu olduğunu söyledi.

Dünyadaki turizm konseptini takip etmeye başladığını anlatan Erduran, “Özellikle salgınla birlikte kamp ve karavana ilgi arttı. Bu sektöre girmemde bunun da etkisi oldu. Şu anda talep ve üretim iyi. İlk ve orta vadedeki hedeflerimize ulaştık. Şimdi uzun vadede yurt dışı ve ihracata yönelik planlarımız var. İnşallah onları da başaracağız. Almanya, Hollanda, Belçika ve Avrupa ülkelerinden talep görüyoruz. Ön sözleşme yaptığımız kişiler de var.” ifadelerini kullandı.

“Talep çoğalıyor, üretim artıyor”

Kendi işini kurmada devlet desteğinin önemine dikkati çeken Erduran, kısa zaman içerisinde bu kadar yol almasında KOSGEB’in birinci faktör olduğunu dile getirdi.

Özellikle genç girişimcilere devlet desteklerini tavsiye eden Erduran, “Ben bu şekilde yola çıktım. Devlet imkanlarıyla çok güzel işlere imza attık. Daha da başaracağımıza inanıyorum. İstihdamı her geçen gün ileri taşıyoruz. Talep çoğalıyor, üretim artıyor. Aylık 2 karavan çıkartıyoruz. Bu rakam şu an için çok iyi. İstihdam sağlıyoruz. İnsanlarla güzel şeyler yapıyoruz. Mesleki tatmin yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.

KOSGEB İl Müdürü Sadullah Dülger de farklı iş kollarına yatırım yapılmasının önemli olduğunu belirterek, girişimcilerinin başarıya ulaşmasının kendilerini de gururlandırdığını kaydetti.

Tarımda iklim dostu yeni üretim ve destekleme modelleri uygulanacak
Ankara

AA muhabirinin Bakanlıktan edindiği bilgiye göre, küresel ısınma ve iklim değişikliği etkisini artırırken dünyanın ortalama sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 1,1 derece yükseldi.

Geçen yıl dünya çapında afetlerden kaynaklı 210 milyar dolar ekonomik kayıp yaşanırken, bunun yüzde 60’ını oluşturan 126 milyar dolarlık kısmı tarım sektöründe gerçekleşti.

Türkiye de su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alırken, nüfus artışı ve iklim değişikliğiyle 2040’ta kişi başına düşen su miktarında yüzde 17 azalış bekleniyor.

İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına çalışılıyor

Bakanlık, son yıllarda iklim değişikliğine yönelik çalışmalarına hız verdi.

Bu kapsamda, su kısıtı olan havzalarda, su tüketimi az ürünlere, daha yüksek destek sağlanırken, çevreyi koruyan tarımsal üretim yöntemlerine ağırlık veriliyor.

Son 10 yılda sağlanan destekler ve eğitim çalışmalarıyla iyi tarım üretim alanı 42 kat artışla 2,6 milyon dekara, organik tarım üretim alanı ise 2,5 kat artışla 3,9 milyon dekara çıkarıldı, iklimsel faktörlere bağlı olarak verim kaybı yaşayan çiftçilere 2,6 milyar lira ödeme yapıldı.

Bakanlık tarafından, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve ilgili akademisyenlerle düzenlenen “İklim Değişikliği ve Tarım Çalıştayı”nda alınan sonuçlar sahada adım adım uygulanıyor.

Çalıştay sürecinde, 2021’de Bakanlığa sunulan damla ve yağmurlama sulama projelerinin tamamına yüzde 50 hibe sağlandı.

2021-2027 dönemi için IPARD-Çevre Tedbiri’ne, yağmur hasadı, rüzgar perdesi, organik tarım, su ve rüzgar erozyonunu önleyen çevre dostu tarımsal uygulamalar dahil edilirken, bu uygulamalar için toplam 14 milyon avro hibe sağlanacak.

Bu kapsamda, Bakanlık öncülüğünde “Tarım Sektöründe İklim Değişikliğine Uyum Eylem Planı” oluşturulacak. İklim dostu tarımsal destekleme ve ekosistem odaklı gıda üretim modelleri hayata geçirilecek. Bu çerçevede Bolu’da örnek proje uygulamaya alındı.

Ayrıca, “Bozkır Ekosistemlerinde İklim Değişikliğine Ekosistem Tabanlı Uyum Stratejisi” uygulanacak. Basınçlı modern sulama yöntemlerinin desteklenmesine ve yaygınlaştırılmasına devam edilecek.

Tarımsal sulamada suyun tasarruflu kullanımının çiftçiye anlatılması amacıyla geliştirilen “Uygulamalı Çiftçi Okulları Projesi” ülke genelinde yaygınlaştırılacak.

Tüm bu çalışmaların yanı sıra kuraklığa ve soğuğa toleranslı yeni tohum çeşitleri geliştirilecek ve hastalıklara dayanıklı çeşitlerinin kullanım alanları artırılacak.

Bakan Varank: Ekonomik kalkınmanın yolu da yerlileşmenin yolu da güçlü KOBİ’lerden geçiyor
Ankara

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Turkcell iş birliğiyle çevrim içi olarak gerçekleştirilen “İnovasyonla Yerli Üretim ve KOBİ’lerin Gücü” etkinliğinin açılışında yaptığı konuşmada, KOBİ’lerin büyük ölçekli işletmelerle iş birliğinin önemine değindi.

Kovid-19 salgını döneminde Baykar, Arçelik ve Aselsan ile gücünü birleştiren Biosys isimli “start-up”ın bir başarı hikayesi yazdığını anımsatan Varank, söz konusu iş birliği sayesinde yoğun bakım solunum cihazının iki hafta gibi rekor sürede seri üretime geçtiğini söyledi.

Varank, savunma sanayisinde de büyük firmalarla KOBİ’lerin bir araya gelerek yüzde 25’lerde olan yerlilik oranlarını yüzde 80’lere taşıdığını bildirdi.

Türkiye’nin salgına rağmen sanayinin katkısıyla 2020’de büyüyen nadir ülkelerden biri olduğunu, 2021’de yüzde 11 büyümeyle G-20 ülkeleri arasında zirveye yerleştiğini hatırlatan Varank, şöyle konuştu:

“Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3’lük büyümeyle bu serinin rastlantı olmadığını tüm dünyaya kanıtladık. İhracat tarafında her ay yeni rekorlar kırıyoruz. Son 12 ayda 242 milyar dolarlık ihracat rakamını yakaladık ancak biz bu başarıların sürdürülebilirliğini, işin esas zor kısmı olarak görüyoruz. Bu manada ‘Nereleri daha fazla geliştirmemiz gerekir’ noktasında çabalarımız her zaman devam ediyor. Özel sektörle istişare halinde, varsa eksikliklerin üzerine gidiyoruz.”

“Çağrıların sonuçlarını yakında ilan edeceğiz”

Varank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde “Milli Teknoloji Hamlesi” ışığında sürekli atılım yaptıklarına dikkati çekerek, “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı” ile yüksek katma değerli, orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin yerli imkan ve kabiliyetlerle üretilmesine destek verdiklerini dile getirdi.

Program kapsamında firmaların daha önce Türkiye’de hiç üretilmemiş ürünlerin yatırımlarını yaptıklarını vurgulayan Varank, şöyle devam etti:

“Bir kısmında pilot üretime dahi geçildi. Bugüne kadar Makine, Mobilite, Üretimde Yapısal Dönüşüm, Sağlık ve Kimya Ürünleri ile Dijital Dönüşüm çağrılarını açtık. Pilot çağrı olan makine sektöründe kabul edilen 20 projenin büyüklüğü 1,7 milyar lira düzeyindeydi. Bu projeler kapsamında Türkiye’de takım tezgahları, 3 boyutlu yazıcılar, servo motorlar, dizel motorlar, ileri lazer sistemleri, yağ yakıt filtreleri ve özel maçlı makineler üretmeye başladık. Yine, büyüklüğü yaklaşık 4 milyar lirayı bulan mobilite sektörü projeleri kapsamında da lidar radarlar, otonom taşıtlar, batarya taşıyıcı sistemler, akıllı kamera sistemleri, hava yastıkları gibi katma değeri yüksek kritik ürünlerin yatırımları gerçekleşecek. Üretimde Yapısal Dönüşüm, Sağlık ve Kimya Ürünleri ve Dijital Dönüşüm Çağrısı kapsamında ise değerlendirme süreçlerimiz devam ediyor. İnşallah bu çağrıların sonuçlarını da yakın zamanda ardı ardına ilan edeceğiz.”

“Büyümede aslan payı sanayide”

Varank, yerlileşmeye yönelik desteklerin bunlarla sınırlı olmadığını ifade ederek, Yatırım Teşvik Sistemi kapsamında, Türkiye’nin Otomobili, elektrikli araç sistemleri, insansız hava araçları üretimi, Milli Muharip Uçak üretimi, güneş paneli üretimi gibi üst düzey teknolojilerin proje bazlı destek sistemiyle hayata geçtiğini ya da projelerin hızla ilerlediğini anlattı.

Yerlileşmenin faydalarının, savunma sanayisinde fazlasıyla görüldüğünü söyleyen Varank, “Bunu sivil alanda da kararlı bir şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor. Büyük ve güçlü Türkiye’ye giden yolun anahtarı yerli ve milli teknolojiden geçiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Varank, büyümede aslan payının sanayide olduğuna dikkati çekerek, “KOBİ’lerimiz ise dönen çarkların en önemli dişlisidir. Ekonomik kalkınmanın yolu da yerlileşmenin yolu da güçlü KOBİ’lerden geçiyor. Özellikle AR-GE, teknoloji ve inovasyon kabiliyetleri kazanmaları KOBİ’leri rekabetçilikte 3-5 adım öne çıkarıyor. Bakanlık olarak güçlerine güç katmak için KOBİ’lerimizi inovasyon ve dijitalleşmeye yönlendiriyoruz.” ifadelerini kulandı.

KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla oluşturulan destek programlarını anlatan Varank, KOBİ’lere hibe destekleri de verdiklerini, firmaları kendilerini geliştirmeleri ve tecrübe kazanmaları için büyük ölçekli işletmelerle buluşturduklarını bildirdi.

Büyük ölçekli şirketlere davet

Varank, Turkcell’in yerli ekosisteme ve KOBİ’lere destek olma çabalarını da takdire şayan bulduğunu ifade ederek, “Umarım bu doğrultuda oluşturulan Tedarikçi Eksenli İnovasyon Programı, Yerlilik Programı ve Büyük Ortağım Programı yerlilik ekosisteminin gelişimine ivme kazandırır. Bu vesileyle diğer büyük ölçekli şirketlerimizi de ülkemizin geleceği olan KOBİ’lerimize yatırım yapmaya, tedarikçilerini geliştirmeye davet ediyorum.”

Bugünkü çevrim içi seminerin başlıkları arasındaki yapay zeka ve siber güvenlik konularının işletmeler için hayati önem taşıdığına dikkati çeken Varank, şunları kaydetti:

“Bu hususta Ulusal Yapay Zeka Stratejimizi ilan ederek, yol haritamızı bütün sektörlerle paylaştık. TÜBİTAK BİLGEM bünyesinde kurduğumuz Yapay Zeka Enstitüsü bu stratejinin eylemlerinin hayata geçmesinde katalizör görevi görecek, akademik araştırmalarla endüstrinin ihtiyaçları arasında bir köprü görevi üstlenecek. Siber güvenlik hususunda da TÜBİTAK BİLGEM tarafından onlarca çalışma yürütülüyor. Bilhassa son dönemlerde tam zamanında doğru teknolojiye yatırım yapıyoruz. Ülkemizi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi yapmak için çalışıyoruz. Bu noktada KOBİ’lerimiz ülkemizin geleceği olacak. Biz de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak KOBİ’lerimizin sonuna kadar arkasında yer alacağız.”

Elektrik üretim tesisinde büyük yangın

Edinilen bilgiye göre yangın, Viranşehir’in organize sanayi bölgesindeki bir elektrik üretim tesisinde çıktı. Mısır koçanlarından elektrik üretimi yapılan tesiste çıkan yangın kısa sürede alandaki birçok mısır koçanı yığınına sıçradı. Olay yerine giden itfaiye ekipleri, yangına müdahale ederken yangının kontrol altına alınabilmesi için Şanlıurfa merkez ve Mardin’in Kızıltepe ilçesinden takviye ekipler sevk edildi. Yangına itfaiye ekiplerinin yanı sıra emniyet ve jandarmaya ait TOMA’lar da müdahale etti. Yangını söndürme çalışmaları devam ediyor.

Enver Zencirci

‘Vali Hanım çileği’ kadınlara ekmek kapısı oldu
Muğla

Kırsalda kadın çiftçilerin ve kadınların refah seviyelerinin yükseltilmesi, köyden kente göçün engellenebilmesi ve alternatif gelir kaynakları oluşturulması çalışmaları kapsamında önceki dönem Muğla Valisi Esengül Civelek tarafından başlatılan “Vali Hanım Çileği Projesi”, Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın desteğiyle il genelinde sürdürülüyor.

Yörenin önemli ürünlerini de yetiştiren kadınlar, yılın yaklaşık 9 ayı ürün veren çileğin hasadını gerçekleştiriyor. Bir kısmı reçel, marmelat ve komposto yapımında kullanılan çileklerin büyük bölümü ise pazarlarda satışa çıkarılıyor.

Günün ilk ışıklarında çilek bahçesinin yolunu tutan kadınlar, hava ısınmadan hasat ettikleri çilekleri tüketiciye taze ve organik olarak sunuyor.

Kadın işçiler, sabah gün doğmadan gelip üç-dört saat çalışıp ortalama 60-80 lira arasında yevmiye alıyor.

Üretim alanı genişliyor

İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, AA muhabirine, Muğla’nın birçok ilçesinde San Andreas türü çilek üretildiğini, 15 dekar alanda başlayan üretimin bu yıl 500 dekara ulaştığını söyledi.

Muğla’da yaklaşık 5 bin ton çilek hasadı yapıldığını belirten Saylak, kadın girişimcilerin de bu alana yöneldiğini ve yeni istihdam alanlarının oluştuğunu ifade etti.

Proje kapsamında üreticiye çilek fidesinin yanında malzeme, sulama için gerekli sistem, gübre ve ilaç desteklerinin de verildiğini belirten Saylak, “Vali Hanım çileği, üreticisinin yüzünü güldürdü, kadınlara yeni bir iş imkanı sağladı. Alternatif arayışında olan üretici için çilek iyi bir gelir kaynağı haline geldi.” dedi.

“Talebe yetişemiyoruz”

Kavaklıdere ilçesi Menteşe Mahallesi’ndeki çilek tarlasında ilk hasadını yapan üretici Hüseyin Serim de çilek ekiminin artmasıyla bölgedeki kadınların ve çiftçilerin gelirlerinin yükseldiğini vurguladı.

Serim, 9 dönüm alanda başladığı çilek üretiminde kısa sürede 90 dönüme ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:

“Bizim köyümüzde 5 üretici daha çilek üretmeye başladı. Bu sayı daha da artacak. Bölgemizde Vali Hanım çileğinin bilinirliği çok arttı, artık aranan bir ürün oldu. Muğla ve ilçelerinin yanı sıra biz bu çileği Türkiye’nin birçok şehrine göndermeye başladık. Ayrıca turizm merkezlerine yakın olmamız dolayısıyla dışarıdan çilek getirmiyoruz. Devletimiz bize çok büyük destek veriyor. Bölgemizdeki kadınlar da evlerinden çıkıp bahçelerde çalışmaya başladı ve aile bütçelerine büyük katkı sağlıyorlar. Yaklaşık 9 ay çilek hasadı yapıyoruz. Yoğun bir şekilde talebimiz var. Biz şu anda turizm sezonunun da başlamasıyla ürün yetiştiremiyoruz.”

Eşiyle tarlada çalışan Gülseren Serim ise çilek hasadıyla evde oturan kadınları tarlaya çektiklerini belirterek, “Bu çalışmaya kadınlara yeni bir iş imkanı sağlamak için başladık. Zamanımızı burada geçiriyoruz. Her sabah 5’te tarlaya geliyoruz. Biz kadınlarla bu işi daha da ilerletmek istiyoruz. Her geçen yıl büyüyoruz. Valilerimiz de bize çok büyük destek veriyor. ” diye konuştu.

Serim, projeye tarlada 6 kadınla başladıklarını, şu an sadece kendi tarlalarında 30 kadına ulaştıklarını, bölgedeki diğer üreticilerle yaklaşık 150 kadının çilek hasadına katıldığını aktardı.

Çilek tarlasında hasat yapan kadınlardan Fasile Yayla, 4 yıldır çilek tarlasında çalıştığını, aile bütçesine katkı sağladığını belirtti.

Yayla, çilek tarlalarının artmasıyla köylerindeki tüm kadınların iş sahibi olduğunu anlattı.

İşçilerden Havva Aktaş ise çocuklarını buradan elde ettiği gelirle okuttuğunu dile getirdi.

Aktaş, “Burada çalışarak elimize güzel para geçiyor. İnşallah bu iş imkanları daha da artar. Köyümüzde tüm kadınlar çalışmaya başladı. Devletimize bize böyle bir proje kazandırdığı için teşekkür ediyorum.” dedi.