İstanbul’un köprüleri skolyoz hastalığına dikkati çekti
Istanbul

İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri, skolyoz hastalığına dikkati çekmek için yeşil renkle aydınlatıldı.

Her yıl haziran ayının üçüncü cumartesi günü hastalığa dikkati çekmek için çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

İstanbul’un sembol noktalarından Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri, hastalığa dikkati çekmek için yeşil renkle aydınlatıldı.

Aydınlatmanın sabah saatlerine kadar süreceği kaydedildi.

İklim değişikliğine bağlı kuraklık çölleşme riskini artırıyor
Edirne

Uzmanlar küresel ısınmanın etkilerine karşı üretimden, su kullanımına pek çok alışkanlığın değiştirilmesi gerektiği uyarısında bulundu.

Trakya Üniversitesi Doğal Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya, AA muhabirine Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün farkındalık ve bilinçlenme açısından önemli bir gün olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 yılında imzalandığını ve bu tarihten itibaren Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde farkındalık çalışmaları yapıldığını belirten Kaya, 40 maddeden oluşan sözleşmeye Türkiye’nin aynı yıl imza attığını anımsattı.

Çölleşmenin su kaybına bağlı olarak toprağın kuruması ve kuraklık sonucu oluştuğunu dile getiren Kaya, son yıllarda etkisini oldukça hissettiren küresel iklim değişikliğinin çölleşme riskini artırdığını vurguladı.

Çölleşmenin önemli bir sorun olduğuna değinen Kaya, şunları kaydetti:

“Küresel iklim değişikliği nedeniyle onlarca olay tetikleniyor. Kuraklık ve beraberinde çölleşme gerçekleşiyor. Susuzluğun başladığı yerde de çölleşme başlıyor. İklim değişikliği tarihte bildiğimiz Kavimler Göçü gibi göçmen ve mülteci hareketlerine neden olabilir. Burada egemen olan insanoğlunun doğayı ve havayı kirletmesi, havadaki karbondioksit emisyonunu yükselmiş olması. Dolayısıyla çok uzun yıllar sürecek bir noktadayız. Hemen bir çözüm bulmamız mümkün görünmüyor, çölleşme kaçınılmaz olarak gelecek. Su kaynaklarımızı çok iyi şekilde kullanmak durumundayız, üzerinde durmamız gereken konu bu.”

Kuraklık ve kirlilik tatlı su kaynaklarını tehdit ediyor

TÜDAM Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜ Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Belgin Elipek ise göl, baraj, nehir ve dere gibi tatlı su kaynaklarının kuraklıktan çok etkilendiğini anlattı.

Suyun yaşam için hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Elipek, “Tatlı su kaynaklarının önemli bölümü zaten kirlilikten etkileniyor. Beraberinde kuraklık olduğu zaman bu kaynaklardan yararlanmamız çok daha minimum düzeye iniyor.” dedi.

Elipek, tatlı su kaynaklarının önemli bir bölümünün tarımda kullanıldığına dikkati çekerek, suyun tasarruflu kullanılması için üretim deseninin gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

İklim değişikliğinin etkilerinin insan ve doğa yaşamına olumsuz etkilerinin arttığını belirten Elipek, kuraklık ve çölleşmenin yakından ilişkili olduğunu dile getirdi.

“Suyumuza sahip çıkalım”

Uzun süreli kuraklıkların yaşanmaya başladığını aktaran Elipek, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Uzun süren kuraklık döneminden sonra ortam çölleşmeye doğru bir yapı göstermeye başlıyor. Buradaki en önemli etkenlerden birisi ormansızlaşma. Kuraklık ve çölleşme gibi durumlar küresel iklim değişikliği nedeniyle karşımıza çıkmakta. Ormansızlaşan alanlarda bu ortamların kendilerini yenileyebilmeleri için ekosistem dengelerinin bozulmuş olması da çölleşmeyi yüksek boyutlara taşıyabilmekte.

Özellikle son dönemlerde atmosferik sıcaklığın artması buharlaşmayı ve fırtınaların gücünü artırıyor. Bu durum topraktan daha da fazla suyun buharlaşmasını sağlıyor. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı süreçler. Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu aşırılıklara engel olamıyoruz ama basit tasarruflarla kurak dönemleri atlatmaya çalışmalıyız. Bunun için suyumuza sahip çıkmalı ve her alanda daha tedbirli kullanmalıyız.”

Demokrasi ve Birlik Derneği Genel Başkanı Metiner, Diyarbakır annelerini ziyaret etti
Diyarbakir

Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER) Genel Başkanı Mehmet Metiner, Diyarbakır annelerinin oturma eylemine ilişkin, “Diyarbakırlı annelerimizin sesi sesimiz, feryadı feryadımız, acısı acımızdır., mücadeleniz kutsal. Siz tarih yazıyorsunuz.” dedi.

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP’yi sorumlu tutan ailelerin 3 Eylül 2019’da başlattığı oturma eylemi 1016. gününde sürüyor.

Metiner, beraberindeki dernek üyeleriyle, ellerinde çocuklarının fotoğrafıyla bekleyişini sürdüren aileleri ziyaret etti, onlarla görüştü.

Evlatlarının dağa nasıl kaçırıldığını anlatan aileler, terör örgütü PKK ile HDP’ye tepkilerini dile getirdi.

Burada konuşan Metiner, bu ziyaretten sonra konuşmanın sanıldığı kadar kolay olmadığını, bütün kelimelerin anlamını yitirdiğini söyledi.

Dernek olarak ilk ziyaretlerini buraya yapmak istediklerini ifade eden Metiner, şunları kaydetti:

“Bunlar bizim annelerimiz. Acıları yüzlerinden okunuyor. Ama bir o kadar da inançlı ve kararlılar. Hiç kimsenin konuşmaya cesaret edemediği dönemlerde konuştular, seslerini yükselttiler, feryatlarını duyurdular. İstedikleri tek şey evlatları. Hepsi yoksul insanlar. Kendi evlatları Paris ve Londra’da okurken fakir fukaranın, yoksul ailelerin Kürt gençlerini Suriye’nin kuzeyinde ölüm tarlalarına yatırmaya götürüyorlar. Kürtlerin adına hareket ettiğini söylerken ahlaksız, iki yüzlü bir örgüt.”

“Evlatları öldüler mi yaşıyorlar mı bilmiyorlar”

Oturma eylemi yapan aileleri HDP il binası önünde ziyaret etmediği için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tepkilerini dile getiren Metiner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kemal Bey’in yüreği, vicdanı varsa buraya geldiğinde keşke anneleri ziyaret etseydi. Acaba bunlara bakacak yüzün var mı? Demirtaş için özgürlük istiyorsun. Demirtaş’ın nerede yattığı, ne yediği, içtiği belli. Bunların evlatları neredeler Kemal Bey? Bunların evlatlarının nerede olduğunu sormak senin boynunun borcu değil mi? ‘Hak, hukuk, adalet’ diyorsun, hak, hukuk, adalet bu çadırda. Bu çadırdaki insanları, annelerin yüreğini dinle. Ama sen ‘Demirtaş serbest kalsın’ istiyorsun, ‘bize katılın’ diyorsun. Bu aileler evlatları öldüler mi yaşıyorlar mı bilmiyorlar. Bir anne ve baba için bunun nasıl bir dram olduğunu bilmiyor musun? Sen bir babasın. Meral Akşener, sen bir annesin. ‘Diyarbakır’a gelip, bu acılı ama onurlu anne ve babaları dinleyelim.’ dediniz mi? Aklınızın ucundan geçti mi? İşte HDP’nin önünde oturuyorlar. Niye HDP’nin önünde oturuyorlar? Çünkü bunlar benim de mensubu olmaktan onur duyduğum bir halkın çocukları.”

“Evlatlarını kimin götürdüğünü biliyorlar”

Ailelerin evlatlarını HDP il binası önünde beklediğine işaret eden Metiner, ailelerin, evlatlarını terör örgütü PKK’ya mikin götürdüğünü bildiğini aktardı.

Metiner, “Evlatlarının nerede yaşadıklarını sorma hakkını kendinde bularak terör örgütüne, siyasi partisine meydan okuyan bu kadınların ellerinden öpmeniz gerekirken HDP’yi gücendirmemek adına Diyarbakır’a kadar gelip geri döndünüz Kemal Bey. Meral Hanım, sen bu ülkenin İçişleri Bakanlığını yaptın. Hiç mi aklına gelmedi bu çadırda bu insanlar ne arıyorlar? ‘Evlatlarını gidip devletten istesinler.’ diyorsunuz. Evlatlarını kimin götürdüğünü biliyorlar. Evlatlarını HDP götürdü. O yüzden HDP binası önünde eylem yapıyorlar.” ifadelerini kullandı.

Metiner, “(Kılıçdaroğlu) HDP ile nasıl işbirliği yaparım diye tertipler içine giriyorsun? Adana’da gencecik evladımız kimin vasıtasıyla dağa götürüldü Kemal Bey? Meral Danış Beştaş’ın adını veriyorlar. Şu an HDP’nin Grup Başkanvekili olarak Beştaş’ın adını veriyor. Bunlar milletvekili değil. Bunlar terörün siyasi uzantıları. Dün bir polisimize tokat attılar. Hiç mi utanmanız yok?” değerlendirmesini yaptı.

Diyarbakır annelerini desteklediklerini, ailelerin ellerinden öptüğünü, onların acısını paylaştıklarını ifade eden Metiner, HDP’ye tepkisini dile getirerek şöyle devam etti:

“Diyarbakırlı annelerimizin sesi sesimiz, feryadı feryadımız, acısı acımızdır. Hala konuşmaya cesaret edemeyen, hala bu annelerimizin, babalarımızın acılarına sahip çıkmayan Kürtleri de kınıyorum. Kürtler, acılarıyla, gözyaşlarıyla burada. Hiç mi utanma duygunuz yok? Ölümden, bir terör örgütünden insan bu kadar korkar mı? PKK adına HDP çıkıyor diyor ki; ‘Kürtlere özgürlük istiyorum.’ Kürtlere istediğiniz özgürlük buysa alın başınıza çalın. Özgürlük bu mu?”

Annelerin evlatlarını istediğini belirten Metiner, bu evlatların geri geleceğini ve onları götürenlerden hesap sorulacağını söyledi.

“Tarih yazıyorsunuz”

Metiner, ailelerin yalnız olmadığını vurgulayarak, evlatları geri dönen anne ve babaların çadırı terk etmediğini kaydetti.

Ailelerin dağda tek evlat kalmayıncaya kadar mücadeleyi sürdüreceklerini belirttiğini aktaran Metiner, “Siz sadece evlatlarınızı aramıyorsunuz aynı zamanda başkalarının evlatları artık dağa çıkmasın ve dağda ölmesin diye mücadele ediyorsunuz. O yüzden mücadeleniz kutsal. Siz tarih yazıyorsunuz. Gözyaşlarınızla ve çığlıklarınızla tarih yazıyorsunuz. Yarın bu tarih yazıldığında PKK’nın ve HDP’nin kanlı zulümleri, istismarları tarihe geçerken sizin de bu meydan okuyan onların çarkını bozan cesur direnişiniz tarih olacaktır.” dedi.

Herkesin bu ailelerin mücadelesiyle gurur duyacağını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en başından bu yana ailelere sahip çıktığını belirten Metiner, sözlerini, “Devletimiz bütün imkanlarını seferber etti. Derneğimiz adına teşekkür ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu her aşamada sizlerin yanında oldu. Evlatlarınızla sizi buluşturmak için her türlü fedakarlığı gösterdi. Sizinle beraberiz. Hep birlikte Türkiye’yiz, hep birlikte başaracağız. Bu zulüm düzenlerini de başlarına geçireceğiz. Allah yar ve yardımcınız olsun.” diye tamamladı.

Ticaret Bakanı Muş: 2022 yılı için 250 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağımızdan eminiz
İstanbul

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) 29. Olağan Genel Kurulu ve İhracatın Şampiyonları ödül töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Ticaret Bakanı Mehmet Muş, burada yaptığı konuşmada, 2021’de salgının etkilerinin azalmasıyla birlikte güçlenen küresel talep, tedarik zinciri aksaklıklarındaki kısmi iyileşmeler, kısıtlamaların gevşetilmesi ve yüksek oranda aşılamayla küresel ekonomideki toparlanmanın ivme kazandığını ifade etti.

Ülke için 2021’in ekonomideki çarkların daha hızlı dönmeye başladığı, büyümede ve ihracatta pek çok ülkeye kıyasla çok daha etkin bir performansın sergilendiği, adeta bir rekorlar yılı olduğunu vurgulayan Muş, ekonominin 2021’de yüzde 11 oranında büyüme kaydederek, son 10 yılın en güçlü büyüme hızına ulaştığını söyledi.

Muş, bu büyüme oranına net ihracatın 4,9 puan pozitif katkı sağladığını dile getirerek, “Bununla birlikte ihracatımız, dünya ihracatı içerisindeki payını Cumhuriyet tarihinde ilk defa geçtiğimiz yıl yüzde 1’in üzerine çıkarmıştır. Böylece 2021 yılında yüzde 32,8 artışla 225 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatımız, bir yandan ülkemizin büyümesinin itici gücü olurken diğer taraftan ülkemizin küresel ekonomideki rekabet gücünü artırmıştır.” diye konuştu.

Bu yıl da ekonomideki ivmelenmenin sürdüğünü, 2022’nin birinci çeyreğinde dengeli ve kapsayıcı büyüme performansı devam ederken, yüzde 7,3 oranında büyüme kaydedildiğini aktaran Muş, şunları kaydetti:

“Söz konusu büyümenin yaklaşık yarısının ihracat kaynaklı gerçekleşmiş olması önemlidir. Yine, net ihracatımızın ilk çeyrek büyümemize 3,5 yüzde puan katkı sağladığı görülmektedir. Benzer şekilde, ihracatımız 2021 yılı performansının ardından 2022 yılının ilk 5 ayında da güçlü seyrini sürdürmektedir. Türkiye, 2022 yılının ilk 5 ayının tamamında aylık olarak en yüksek ihracat değerlerine ulaşmıştır. İhracattaki başarılı performansımızın esas nedeni, Türkiye’deki güçlü üretim kapasitesi ile ihracatçı firmalarımızın dinamik ve esnek bir yapıya sahip olmasıdır. Bu güç ve dinamizmin de katkısıyla son 12 aylık ihracatımız 243 milyar dolar düzeyini yakalamış durumdadır. Bu doğrultuda, Sayın Cumhurbaşkanımızın 2022 yılı için işaret ettiği 250 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağımızdan eminiz.”

“Hizmet ihracatımız, 2021’de 58,2 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır”

İhracattaki artışı ve gelişimi sürdürmek için mal ihracatının yanı sıra hizmet ihracatına da büyük önem verdiklerini vurgulayan Muş, “Net döviz girdisi sağlaması; istihdam kaynağı olması ve yarattığı çarpan etkisiyle mal ihracatına destek olması bakımından hizmetler sektörü, Türk ekonomisinin adeta göz bebeğidir. Dünyanın dört bir köşesine artık sadece ürünlerimiz değil, müteahhitlik hizmetlerimiz, yazılımlarımız, dizilerimiz, sinema filmlerimiz, sağlık hizmetlerimiz ve kültür unsurlarımız da ihraç ediliyor. Türkiye olarak son 20 yılda mal ihracatında olduğu gibi hizmet ihracatında da büyük mesafe katettik. 2002 yılında 14 milyar dolar olan hizmet ihracatımız, 2021 yılında 58,2 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır.” şeklinde konuştu.

Mehmet Muş, Türkiye’nin ürettiğini, yatırım yaptığını, istihdam yarattığını ve ihracat odaklı büyüdüğünü ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizler de ihracatımızı daha rekabetçi hale getirmek üzere bir yandan geleneksel ürün ve pazarlarımıza yönelik çalışmalarımızı sürdürürken diğer taraftan da yeni ürün ve pazar arayışlarına yöneliyoruz. Bu doğrultuda, mevcut pazarlarımızın yanı sıra ihracatımıza yeni pazarlar kazandırmak ve dünya ticaretindeki konumumuzu güçlendirmek amacıyla çalışmalarına başladığımız ‘Uzak Ülkeler Stratejisi’ni tamamlamış bulunmaktayız. Hazırladığımız bu stratejiyle uzak coğrafyalardaki 18 ülkeye 2018-2020 ortalaması yaklaşık 20 milyar dolar olan ihracatımızı 4 katına çıkarmayı hedefliyoruz. Kısa bir zaman içerisinde Uzak Ülkeler Stratejimizin detaylarını kamuoyuyla paylaşacağız. Bunun yanı sıra ihracatçılarımıza hazırlık aşamasından pazarlamaya, tanıtımdan pazarda tutundurmaya, tasarım ve markalaşmadan yurt dışı dağıtım kanalları kurmaya kadar, kısacası ihracatın her adımına yönelik güncel destekler sunuyoruz. Buna ilaveten, önümüzdeki dönemde ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir ihracat artışını hedefleyen yeni nesil destekler kurgulamaktayız. Yeni nesil desteklerimiz ile ihracatçı sayımızı daha da artırmayı, ihracatçılarımızı kur riskinden korumayı, e-ihracatın yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz.”

“Heal in Türkiye’ portalının ilk faz çalışmasını tamamladık”

Bakanlık olarak mal ihracatının yanı sıra hizmet ihracatına yönelik mevcut destekleri gözden geçirdiklerini belirten Muş, bu kapsamda, güncel gelişmelere uyum sağlayan, kapsamlı, yenilikçi ve esnek bir “Hizmet İhracatı Destek Program Paketi” oluşturduklarını aktardı.

Muş, yurt dışı lojistik dağıtım ağlarının bir an önce faaliyete geçmesini teminen gerekli mevzuat çalışmasını tamamladıklarını, duyurularını yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:

“Sağlık hizmetleri ihracatına ve ülkemiz sağlık hizmetlerinin tanıtımına büyük katkı sağlayacağını değerlendirdiğimiz ‘Heal in Türkiye’ portalının ilk faz çalışmasını tamamladık ve tanıtımını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. İhracatçılarımızın finansmana erişim imkanlarını genişletmek, desteklemek ve kolaylaştırmak için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. TİM ile Türk Eximbank’ın öz kaynaklarıyla kurulan ve 61 İhracatçı Birliğimizin ortaklığıyla sermaye yapısı güçlendirilen İGE AŞ, geçtiğimiz mart ayında faaliyete başladı. Bu kapsamda, 1 Haziran 2022 itibarıyla İGE AŞ 1,9 milyar değerinde kefalet sağlamıştır. 2022 yılında ihracat hedefimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği 250 milyar dolardır. Bu hedef, Türk üretici ve ihracatçılarının başarılarıyla adım adım yaklaştığımız bir aşamadır. Böylesi bir hedefimizin olması, bizleri daha çok katma değer yaratmak üzere ciddi manada motive etmektedir. İnşallah, başarılarımız bu yıl olduğu gibi ilerleyen yıllarda da çoğalarak devam edecektir. Her geçen gün ihracatçı sayımızı artırmak, mevcut ihracatçılarımızı daha kurumsal hale getirmek için bizler, her türlü gayreti sergilemeye devam edeceğiz. İhracat fikrinin akla düştüğü ilk andan başlayarak küresel marka oluncaya kadarki tüm süreçlerde sizlerin her daim yanındayız.”

Bakan Muş, TİM seçimlerin hayırlı olmasını temenni ederek sözlerini tamamladı.

Geçmişte gönüllü su dağıttığı Akdeniz Oyunları’nda şimdi madalya kazanmayı istiyor
Mersin

Mersin’de, Tevfik Sırrı Gür Anadolu Lisesindeki beden eğitimi öğretmeni Niyazi Kutlay’ın, kentte 2013’te düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda adını gönüllüler listesine yazmasıyla bocce sporuyla tanışan 24 yaşındaki Mehmet Can’ın kısa sürede elde ettiği başarıların ardından milli takım seçmelerini kazanarak başlayan kariyeri dikkati çekiyor.

Toroslar Belediyesi Bocce Takımı sporcusu Mehmet Can, 14 Türkiye şampiyonluğu, 4 dünya üçüncülüğü, dünya kupası ikinciliği ve 11 kez rekor kırdığı kariyerinde, Volo disiplininde basamak, role ve role mix kategorilerindeki Türkiye rekorlarını da eline bulunduruyor.

Kariyerine yeni başarılar eklemek isteyen milli bocceci, Cezayir’de 25 Haziran-5 Temmuz’da düzenlenecek 19. Akdeniz Oyunları’na hazırlanıyor.

Antrenörü Niyazi Kutlay gözetiminde haftada 5 gün antrenmana çıkan Mehmet Can, Akdeniz Oyunları’nda boccede madalya kazanan ilk Türk erkek sporcu olarak adını tarihe yazdırmak istiyor.

Milli sporcu Mehmet Can Yakın, AA muhabirine, 17. Akdeniz Oyunları’nda bocceyle tanıştığını söyledi.

Milli takım kariyerinin başladığı 2014’ten bu yana profesyonel spor hayatında çok sayıda başarıya imza attığını anlatan Mehmet Can, “İlk olarak 2015’teki Volo Basamak Türkiye şampiyonluğuyla başladım. Şu anda ardı arkası kesilmeden devam ediyor. 11 kez rekor kırdım. Kendi rekorlarımı tekrar kırıyorum. Bu, gurur verici bir olay.” diye konuştu.

Milli formayla uluslararası organizasyonlarda madalya kazanmanın sevincini de yaşadığını dile getiren Mehmet Can, 2021’de İtalyan ekibi La Loanese’ye transfer olduğunu ve 8 ay orada kaldığını belirtti.

Ankara’da 23-29 Mayıs’ta yapılan Türkiye Volo Şampiyonası’nda yeni rekorlar elde ettiğini anımsatan Mehmet Can, şöyle devam etti:

“Volo basamak, role ve role mix kategorilerinde yarıştım. Hepsinde Türkiye şampiyonu oldum. Volo basamakta bana ait olan Türkiye rekorunu egale ettim. Yine son rekoru bende olan role mix kategorilerinde de takım arkadaşımla birlikte yeni bir Türkiye rekoru kırdık. Beraberinde gelen 3 şampiyonluk da mutluluk vericiydi. Akdeniz Oyunları öncesinde moral oldu.”

“Hedeflerim hep ilki başarmaktı”

Milli bocceci, Cezayir’deki 2022 Akdeniz Oyunları’nın hayatının dönüm noktalarından biri olacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Kariyerimde birçok ilk var. Hedeflerim hep ilki başarmaktı. Şu anda Akdeniz Oyunları tarihimizde erkek branşımızda madalyamız yok. Bunun için çok çabalıyorum. Tekrardan bir ilki başarmak istiyorum. Volo basamakta Akdeniz Oyunları’nda derece yapmak istiyorum. Bu, şu anda en çok yoğunlaştığım konu. Oraya kararlı bir şekilde hazırlanıyorum, çünkü başarmak istiyorum. Bugüne kadar yapmak istediğim her şeyi başardım. Bunu da başaracağıma inanıyorum. Her gün uyumadan önce sahaya çıktığımı, neler yapabileceğimi hatta madalya kazandığımda nasıl sevineceğimi hayal ediyorum.”

Antrenör Niyazi Kutlay da birlikte yol yürüyerek önemli başarılara imza attıkları sporcusu Mehmet Can’ın, Akdeniz Oyunları’nda madalya kazanacağına inandığını ifade etti.

Ticaret Bakanı Mehmet Muş’tan DTÖ’de reform yapılması çağrısı
Geneve

DTÖ‘nün Cenevre merkezinde düzenlenen 12’nci Bakanlar Konferansındaki konuşmasında Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Kovid-19 sonrası küresel ekonomik kalkınma, küresel gıda krizi ve DTÖ reformu gündemlerine değindi.

Muş, 11’inci Bakanlar Konferansından bu yana dünyanın eşsiz zorluklara şahitlik ettiğini anımsatarak, “Küresel salgın sadece sağlık hizmetlerimizi değil aynı zamanda küresel ekonomi ile ticari ve sosyal sistemimizi derinden etkiledi. Küresel ticaret ve büyümede ciddi düşüşler gözlemlendi.” dedi.

“Önleyici tedbirler sayesinde güçlü toparlandık”

Kovid-19’un ilk zamanlarda her ülke gibi Türkiye’yi de ekonomik olarak olumsuz etkilediğini kaydeden Muş, “Önleyici ekonomik ve sosyal politikalar sayesinde Türkiye geçen yıl yüzde 11, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7,3’lük büyümeyle güçlü bir toparlanmayı başardı.” değerlendirmesinde bulundu.

Muş, Kovid-19 ve bölgesel gerilimlerin beklenmedik sonuçlarının küresel bir ekonomik bunalıma yol açtığını belirterek, “Mevcut gerileme karşısında küresel değer ve tedarik zincirlerinin etkililiği ve güvenliği yeniden ele alınmalıdır. Gıda ve tıp gibi belli başlı hayati önem taşıyan sektörlerde stratejik özerkliğin önemi yeniden keşfedilmektedir.” ifadesini kullandı.

Bu zorlukların aynı zamanda küresel alanda ekonomi ve ticaret yönetiminin öneminin göstergesi olduğuna dikkati çeken Muş, “Küresel sorunlar küresel çözümler gerektirmektedir. Bu yüzden tıbbi ve jeopolitik krizlerin küresel bir ekonomi ve gıda krizine dönüşmesinin önüne geçmek için birlikte çalışmalıyız.” dedi.

“Kapsayıcı bir reform sürecini acilen başlatmalıyız”

Muş, mevcut küresel sorunların çözülebilmesi için DTÖ’nün merkezde olduğu, kurallara dayalı, serbest, öngörülebilir, adil ve kapsayıcı bir çok yönlü ticari sistemin benimsenmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Türkiye olarak DTÖ’nün reforma gitmesinin uzun süredir beklenen ve salgın sonrası dönemin en önemli gündemlerinden biri olduğuna inanıyoruz. Belirgin hedef ve somut çalışma planlarının olduğu kapsayıcı ve dengeli bir reform sürecini acilen başlatmalıyız.” çağrısında bulundu.

DTÖ’nün mevcut Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Temyiz Organının işlevsizliğinin kabul edilemez olduğunun altını çizen Muş, reform gündeminde bu organların yapısının değiştirilmesine öncelik verilmesi gerektiğini belirtti.

DTÖ daha etkili çözümler sunmalı

Muş, bir diğer reform gündemi olarak DTÖ kanunnamesinin bugünün küresel ticari şartlarına göre güncellenmesi, son olarak da DTÖ’nün zorlayıcı küresel sorunlara daha etkili çözümler sunması gerektiğini açıkladı.

12. Bakanlar Konferansında Kovid-19 ve sonrası döneme ait daha etkili mücadele kararları beklediğini belirten Bakan Muş, “Aşılar için fikri mülkiyet hakkından feragat edilmesi, bu süreçte DTÖ’nün rolünü daha önemli hale getirecektir.” dedi.

Muş, katılımcı ülkelere küresel tarım ticareti akışının daha düzgün ve sorunsuz hale gelmesi için çaba sarf etme çağrısında bulundu.

Son yılların en önemli toplantısı

Konferansta, DTÖ üyesi ülkelerin bakanları tarafından Örgütün Kovid-19 salgını ve etkileriyle mücadeledeki rolü, tarım, gıda krizi, Ukrayna’daki savaş, balıkçılık sübvansiyonları ile Örgütün reformu konuları ele alınacak.

Örgütün son dört buçuk yıldaki en önemli etkinliği olarak gösterilen konferansa, DTÖ üyesi 164 ülkeden yaklaşık 100 bakanın katılacağı açıklandı.

15 Haziran’da sona erecek konferansta Türkiye’yi Ticaret Bakanı Mehmet Muş temsil ediyor.

Bakan Muş, ayrıca farklı ülkelerden mevkidaşlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirecek.

Görme engelli albinizmli Mehmet Yaşar azmiyle takdir topluyor
Kırklareli

Isparta’da 1982 yılında ağabeyi Serkan Yaşar gibi albinizmli olarak dünyaya gelen Mehmet Yaşar, lise eğitiminin ardından Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girerek 2012 yılında Kırklareli Milli Eğitim Müdürlüğüne memur olarak atandı.

Burada bir süre çalışan Yaşar, 2015 yılında evlendikten sonra Pınarhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne tayin oldu. Ardından Kırklareli Üniversitesi Pınarhisar Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümüne kayıt yaptıran Yaşar, 2020 yılında diplomasını aldı.

Her sabah severek geldiği iş yerinde mesai arkadaşları ile selamlaşan Yaşar, ofisine geçerek bilgisayarda çalışmalarını sürdürüyor.

Yaşar, AA muhabirine, albinizmli olmaktan üzüntü duymadığını hatta bu durumu bir fırsata çevirdiğini söyledi.

Diğer insanlardan farklı olmanın ve bulunduğu ortamda dikkati çekmenin hoşuna gittiğini anlatan Yaşar, şöyle konuştu:

“Ağabeyim hastalığı nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Öğretmen tahtaya çıkmamasını söylemiş. Yardım alamadığı için ortaokulda okulu bırakıyor. Benim başıma bu tür şeyler gelmedi çünkü arkadaşlarım ve öğretmenlerim beni en ön sıraya oturturlardı. Yanımdaki arkadaşlar sağ olsunlar hiç ikiletmeden kendi defterine not alırken tahtadakini bana da okurdu. Ben onun sayesinde yazardım. Ben bu şekilde liseye kadar okudum. Sonra da kısmet oldu Pınarhisar Meslek Yüksekokuluna yatay geçişle girip burada da kendi çabalarımızla, öğretim görevlilerinin ve arkadaşların yardımıyla 2 yıllık meslek yüksekokulundan mezun oldum.”

Albinizmle yaşamayı öğrendiğini belirten Yaşar, şunları kaydetti:

“Güneş ışınları tam dik geldiğinde dolaşmak daha sıkıntılı çünkü gözlerimiz, göz bebeklerimiz hassas. Güneşin verdiği ışıktan rahatsız olduğumuz için gözlerimizi kısarak bakıyoruz ve yürümekte zorluk çekiyoruz. Güneşin daha az olduğu saatlerde dışarı çıkıyoruz. Örneğin güneşte insanlar yandığı zaman esmerleşir, biz kızarırız. Kızarmamak için de güneş kremi kullanmaya özen gösteriyoruz.”

Üç akrabası ile ağabeyinin de albinizmli olduğunu anlatan Yaşar, kendisiyle aynı kaderi paylaşan bireylerin hiçbir zaman toplumdan uzak kalmamalarını istedi.

Albinizm

Albinizm, canlılara renk veren melanin pigmentinin üretimini kısmen veya tamamen engelleyen genetik değişimlerin sonucu ortaya çıkıyor.

Kalıtsal bir durum olan albinizm ile doğan bireyler genellikle beyaz deri, saçlar, kaşlar ve kirpiklere sahip oluyor.

Cilt kanserine karşı oldukça savunmasız olan albinizmli bireyler, görme sorunları da yaşıyor.