İklim değişikliğine bağlı kuraklık çölleşme riskini artırıyor
Edirne

Uzmanlar küresel ısınmanın etkilerine karşı üretimden, su kullanımına pek çok alışkanlığın değiştirilmesi gerektiği uyarısında bulundu.

Trakya Üniversitesi Doğal Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya, AA muhabirine Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün farkındalık ve bilinçlenme açısından önemli bir gün olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 yılında imzalandığını ve bu tarihten itibaren Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde farkındalık çalışmaları yapıldığını belirten Kaya, 40 maddeden oluşan sözleşmeye Türkiye’nin aynı yıl imza attığını anımsattı.

Çölleşmenin su kaybına bağlı olarak toprağın kuruması ve kuraklık sonucu oluştuğunu dile getiren Kaya, son yıllarda etkisini oldukça hissettiren küresel iklim değişikliğinin çölleşme riskini artırdığını vurguladı.

Çölleşmenin önemli bir sorun olduğuna değinen Kaya, şunları kaydetti:

“Küresel iklim değişikliği nedeniyle onlarca olay tetikleniyor. Kuraklık ve beraberinde çölleşme gerçekleşiyor. Susuzluğun başladığı yerde de çölleşme başlıyor. İklim değişikliği tarihte bildiğimiz Kavimler Göçü gibi göçmen ve mülteci hareketlerine neden olabilir. Burada egemen olan insanoğlunun doğayı ve havayı kirletmesi, havadaki karbondioksit emisyonunu yükselmiş olması. Dolayısıyla çok uzun yıllar sürecek bir noktadayız. Hemen bir çözüm bulmamız mümkün görünmüyor, çölleşme kaçınılmaz olarak gelecek. Su kaynaklarımızı çok iyi şekilde kullanmak durumundayız, üzerinde durmamız gereken konu bu.”

Kuraklık ve kirlilik tatlı su kaynaklarını tehdit ediyor

TÜDAM Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜ Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Belgin Elipek ise göl, baraj, nehir ve dere gibi tatlı su kaynaklarının kuraklıktan çok etkilendiğini anlattı.

Suyun yaşam için hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Elipek, “Tatlı su kaynaklarının önemli bölümü zaten kirlilikten etkileniyor. Beraberinde kuraklık olduğu zaman bu kaynaklardan yararlanmamız çok daha minimum düzeye iniyor.” dedi.

Elipek, tatlı su kaynaklarının önemli bir bölümünün tarımda kullanıldığına dikkati çekerek, suyun tasarruflu kullanılması için üretim deseninin gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

İklim değişikliğinin etkilerinin insan ve doğa yaşamına olumsuz etkilerinin arttığını belirten Elipek, kuraklık ve çölleşmenin yakından ilişkili olduğunu dile getirdi.

“Suyumuza sahip çıkalım”

Uzun süreli kuraklıkların yaşanmaya başladığını aktaran Elipek, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Uzun süren kuraklık döneminden sonra ortam çölleşmeye doğru bir yapı göstermeye başlıyor. Buradaki en önemli etkenlerden birisi ormansızlaşma. Kuraklık ve çölleşme gibi durumlar küresel iklim değişikliği nedeniyle karşımıza çıkmakta. Ormansızlaşan alanlarda bu ortamların kendilerini yenileyebilmeleri için ekosistem dengelerinin bozulmuş olması da çölleşmeyi yüksek boyutlara taşıyabilmekte.

Özellikle son dönemlerde atmosferik sıcaklığın artması buharlaşmayı ve fırtınaların gücünü artırıyor. Bu durum topraktan daha da fazla suyun buharlaşmasını sağlıyor. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı süreçler. Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu aşırılıklara engel olamıyoruz ama basit tasarruflarla kurak dönemleri atlatmaya çalışmalıyız. Bunun için suyumuza sahip çıkmalı ve her alanda daha tedbirli kullanmalıyız.”

Dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlası 2050’ye kadar kuraklıktan etkilenebilir
Ankara

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, kuraklık sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engeller arasında sayılırken kuraklıkların 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebileceği tahmin ediliyor.

Çölleşme tehdidinin yol açtığı sorunlar ve buna karşı yürütülen mücadeleye dikkati çekmek için 1994’ten bu yana her 17 Haziran, BM kararıyla “Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” olarak kutlanıyor.

AA muhabirinin konuya ilişkin akademik veri, bilimsel araştırma ve sivil toplum örgütlerinin raporlarından derlediği bilgilere göre, dünyada küresel ısınma ve su kaynaklarının yok olmasının da etkisiyle kuraklık artışı yaşandı.

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) verileri, kuraklık sürelerinde de uzama kaydedildiğini ortaya koydu.

WMO’nun 2021 raporuna göre, geçen yıl 2,3 milyar kişi kuraklıkla boğuşurken, kuraklık süreleri 2000’den 2021’e kadar geçen süre zarfında önceki 20 yıla göre yüzde 29 uzadı.

Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engeller arasında sayılan kuraklıkların, 2050’ye kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyeceği öngörülüyor.

BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, 2040’a gelindiğinde her 4 çocuktan birinin, kuraklıkla mücadele edilen bölgelerde yaşaması bekleniyor.

Dünyadaki her ülkenin kuraklık riski taşıdığını belirten BM Su örgütünün yanı sıra İspanya Ulusal Meteoroloji ve Hidroloji Servisi (AEMET) ise özellikle İspanya ve Portekiz’de yaşanan kuraklık riskine dikkati çekiyor.

Buna göre iki ülkenin orta kesimlerinde sıcaklığın, 40 derece ortalamasını aştığı belirtilirken geçen yıl, 1931’den bu yana ölçülen “en sıcak yıl” rekorunun ülke topraklarının yüzde 97’sinde kuraklık riskini artırdığı ifade ediliyor.

Dünyada son yüzyılda yaşanan kuraklıkların yüzde 44’ü Afrika’da gerçekleşti

BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kapsamında açıklanan “Sayılarla Kuraklık 2022” raporuna göre, kuraklık insanların göç etmesine neden olurken kuraklığa bağlı nedenlerle ölümler de gerçekleşiyor.

1900-2019 yılları arasında kuraklığa bağlı nedenlerle 11,7 milyon kişi hayatını kaybederken en fazla kuraklık Afrika’da yaşandı.

Afrika kıtası son 100 yılda 300 kuraklık rekoru kırarken dünya genelindeki kuraklıkların yüzde 44’ü Afrika’da yaşandı. Son yirmi yılda yaşanan 134 kuraklığın 70’i de Afrika’da gerçekleşti.

Avrupa son 10 yılda ise 45 kuraklık yaşadı. Avrupa’da yaşanan kuraklığın faturası 27 milyar doları aşarken kıta topraklarının yüzde 15’i, nüfusun ise yüzde 17’si kuraklıktan etkilendi.

ABD’de ise kuraklığın sadece tarım ürünlerinde ortaya çıkardığı zarar son 100 yılda yaklaşık 250 milyar doları buldu. Kuraklık nedeniyle en fazla ölüm ise Asya’daki kuraklıklarda yaşandı.

Dünya genelinde sellerden sonra en fazla insan yaşamını etkileyen doğal afet olan kuraklık, Hindistan’da gayrisafi yurt içi hasılayı yüzde 2 ila 5 azaltırken Avustralya’da ise 2000 yılından bu yana yaşanan kuraklık tarım üretimini yüzde 18 düşürdü.

Kuraklık günümüzde tahıl üretimindeki düşüşün ve finansal kayıpların ana sebeplerinden biri olarak ön plana çıkarken kuraklık riskinin en yüksek olduğu ülkeler arasında Somali, Zimbabve, Cibuti, Moritanya ve Güney Afrika geliyor.

Kuraklıkla mücadele Orta Asya’da 4,5 milyar doları kurtarabilir

Kuraklıkla mücadelede ise ülkeler farklı yöntemler izliyor. Brezilya 1 milyon hektarlık mera alanını yeniden canlandırmayı planlarken Avustralya ise kuraklıktan etkilenen 25 bin aileye maddi destek sağladı.

İngiltere, su firmalarının kuraklık anında müdahalelerini öngören planlamalar hazırlarken Nijerya 260 bin hektarlık bozulmuş arazinin yeniden tarım üretimine kazandırılması çalışmasını yürütüyor.

Afr100 Girişimi ise 31 Afrika ülkesinin 100 milyon hektarlık bir alanın 2030’da tarım üretimine kazandırılması üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Orta Asya’da kuraklıkla mücadelede geliştirilecek iş birliğinin ise yıllık 4,5 milyar dolarlık bir kaybı önleyeceği tahmin ediliyor.

Türkiye’nin yüzde 22,5’i yüksek çölleşme riski taşıyor

Çöl alanlarının genişlemesinden ziyade çöl olmayan kurak, yarı kurak ve yarı nemli arazilerin bozulması anlamına gelen çölleşmeye sebep olan ana etken ise iklim değişikliği ile insan aktiviteleri.

Sel, kıtlık, yoksulluk ve göçe sebep olan çölleşmenin dolaylı etkileri ise savaşlarda, erozyonda, gıda üretiminde ve biyoçeşitliliğin azalmasında görülüyor. Bugün dünyanın yüzde 30’unu tehdit eden çölleşme, özellikle Afrika ve Asya ülkelerinin en büyük sorunları arasında yer alıyor.

Bugün dünyada 10 milyondan fazla insanın ekolojik göçmen konumuna düşmesine ve 24 milyar ton toprağın erozyonla taşınmasına sebep olan çölleşme, dünya gündemine 1960’lı yıllarda girdi.

Çölleşme, Türkiye’de risk oluşturan doğa olayları arasında yer alıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un açıklamasına göre, Türkiye’de toprakların yüzde 22,5’i yüksek çölleşme riski altında bulunuyor.