Pakistan’da enflasyon protestosu

Pakistan’da eski Başbakan Imran Khan’ın partisi Tehreek-i Insaf (PTI) destekçileri birçok kentte sokağa indi. Ülkedeki yükselen enflasyonu protesto eden göstericilere, Khan görüntülü olarak hitap etti. Eski Başbakan Khan, mevcut hükümetin halkını veya ülkenin geleceğini umursamadığını belirterek, Pakistan ekonomisinin “tehlikede” olduğunu aktardı.

Hükümetinin ABD komplosu ile devrildiği iddiasını yineleyen Khan, PTI iktidardan indirilirse ülkenin harap olacağı ve gelen hükümetin onu kurtaramayacağı konusunda “tarafsızların” uyarıldığını sözlerine ekledi. Khan, “Koalisyon hükümetinin sadece kendilerini kurtarmak için ulusun geleceğini tehlikeye attığını” ifade ederek, hükümetin kendisini iktidarda tutmak için kurumları yok ettiğini iddia etti.

Abid Mazhar

Fed, fiyat istikrarını sağlama taahhüdünün ‘koşulsuz’ olduğunu vurguladı
Washington

Fed tarafından ABD Kongresi için yılda iki kez hazırlanan yarı yıllık Para Politikası Raporu‘nun haziran sayısı yayımlandı.

Fed Başkanı Jerome Powell‘ın haftaya Kongre’de sunacağı raporda, enflasyonun Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) uzun vadeli yüzde 2’lik hedefinin oldukça üzerinde seyrettiği aktarıldı.

Raporda, fiyat baskılarının arz ve talep dengesizliklerini, yüksek enerji ve gıda fiyatlarını ve son derece sıkı iş gücü piyasasından da kaynaklanan daha geniş fiyat baskılarını yansıttığı kaydedildi.

Genel ekonomik faaliyetin yılın ilk çeyreğinde yavaşlamasına rağmen hanehalkı harcamaları ve işletmelerin sabit yatırımlarının güçlü kalmaya devam ettiğine işaret edilen raporda, son göstergelerin özel sabit yatırımların ılımlı olabileceğini ancak tüketici harcamalarının güçlü olduğunu gösterdiği bildirildi.

Raporda, “Reel gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) ikinci çeyrekte ılımlı bir artış yolunda görünüyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Komitenin yüksek enflasyonun önemli zorluklar getirdiğinin farkında olduğu vurgulanan raporda, “Komitenin, güçlü bir iş gücü piyasasının sürdürülmesi için gerekli olan fiyat istikrarını yeniden sağlama taahhüdü koşulsuzdur.” ifadesi kullanıldı.

“Enflasyon birçok ekonomide yükselmeye devam etti”

Raporda, finansal koşulların bu yıl önemli ölçüde sıkılaştığına işaret edilerek, daha sıkı finansal koşulların bazı finansman faaliyetleri üzerinde baskı oluşturmaya başlamış olabileceği kaydedildi.

Fed’in raporunda, beklenenden daha yüksek enflasyon, Kovid-19 ile ilgili devam eden arz kesintileri ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı gibi bir dizi olumsuz şokun yaşanmasına rağmen emtia piyasalarında bazı geçici yüksek stres seviyeleri yaşansa da finansal sistemin dirençli olduğu aktarıldı.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve Çin’deki Kovid-19 salgınına karşı alınan karantina önlemleri kaynaklı yeni “rüzgarlara” rağmen ekonomik faaliyetin birçok yabancı ekonomide toparlanmaya devam ettiği belirtilen raporda, “Bu ters rüzgarlar emtia fiyatlarını yükseltti, arz kesintilerini kötüleştirdi ve hanehalkı ile iş güvenini azalttı, dolayısıyla dış ekonomik faaliyetteki toparlanmayı yavaşlattı.” değerlendirmesine yer verildi.

Raporda, “ABD’de olduğu gibi yurt dışında da tüketici enflasyonu yüksek ve yükselen enerji, gıda ve diğer emtia fiyatlarının yanı sıra tedarik zinciri kısıtlamalarıyla desteklenerek birçok ekonomide yükselmeye devam etti.” ifadesi kullanıldı.

Yüksek enflasyona karşı birçok merkez bankasının politika faizlerini yükselttiği ve bazılarının bilançolarının boyutunu küçültmeye başladığına işaret edilen raporda, dış finansal koşullar yılın başından bu yana önemli ölçüde sıkılaştığı kaydedildi.

Raporda, tedarik zinciri darboğazlarının yerli ve yabancı firmalar için önemli bir engel olmaya devam ettiği belirtilerek, küresel tedarik zincirleri için daha fazla risk olduğu vurgulandı.

Çin’de Kovid-19 karantinalarının ülkede sanayi üretiminde 2020’nin başından bu yana en büyük aylık düşüşe neden olduğu, aynı zamanda uluslararası yük taşımacılığını da aksattığı aktarılan raporda, Ukrayna’daki savaşın ise enerji ve gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiği ve bazı imalat sanayi girdi tedariklerinde aksama riskini arttırdığına dikkat çekildi.

Fed’in agresif faiz artırımı ABD ekonomisinde resesyon endişelerini körükledi
Washington DC

ABD’de enflasyonun yeniden 41 yılın zirvesine çıkmasının ardından ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 1994’ten bu yana en güçlü faiz artırımına gitmesi, ülke ekonomisinin resesyona sürüklenme olasılığını artırdı.

Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin’de Kovid-19 salgınına karşı uygulanan politikaların tedarik zincirindeki sıkıntıları artırmasıyla yükseliş eğilimini sürdüren enflasyon, Fed’in üzerindeki baskıyı daha da yoğunlaştırdı. Fed’in yüksek enflasyonla mücadelede vites artırması, ekonomide “yumuşak iniş” umutlarını kırdı.

Banka’nın çarşamba günü sona eren haziran toplantısında, politika faizinin 75 baz puan artışla yüzde 1,50-1,75 aralığına yükseltilmesi kararı çıktı.

Fed Başkanı Jerome Powell, faiz kararının ardından düzenlediği basın toplantısında, fiyat istikrarını yeniden sağlamak için gereken kararlılığa sahip olduklarını, faiz artırımlarının devam edeceğini vurguladı.

Finansal koşullardaki sıkılaşmanın arz ile talebin dengelenmesine yardımcı olması gerektiğini savunan Powell, temmuz ayı toplantısında da 50 veya 75 baz puanlık faiz artışının olası göründüğünü kaydetti.

Powell, hedeflerinin iş gücü piyasasını güçlü tutarken enflasyonu aşağı çekmek olduğunu belirterek, “Bir resesyon yaratmaya çalışmıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Powell, ekonomide bir gerilemenin mümkün olduğunu kabul etti.

Enflasyon tahmini yükseldi, büyüme beklentisi düştü

Ekonomiye ilişkin tahminlerini de açıklayan Fed, bu yıla ilişkin enflasyon tahminini yükseltirken, büyüme beklentilerini düşürdü.

Buna göre, 2022 yılı enflasyon tahmini yüzde 4,3’ten yüzde 5,2’ye çıkarıldı. Ülkede enflasyon, mayısta yıllık yüzde 8,6 ile Aralık 1981’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştı.

ABD ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme tahmini ise yüzde 2,8’den yüzde 1,7’ye düşürüldü. Ülke ekonomisinin 2023’e ilişkin büyüme tahmini yüzde 2,2’den yüzde 1,7’ye ve 2024 yılı beklentisi yüzde 2’den yüzde 1,9’a indirildi.

Kovid-19 krizinden toparlanan ABD ekonomisi, geçen yıl yüzde 5,7 ile 1984’ten bu yana en güçlü büyümeyi kaydetmişti. Ancak ABD ekonomisi, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,5’lik sürpriz bir daralma göstermişti.

Ekonomide “yumuşak iniş” zorlu hale geldi

Powell’ın resesyona neden olmaya çalışmadıklarını belirtmesine karşın agresif faiz artışı ve tüketici harcamalarının zayıflamaya başladığına dair işaretler piyasalarda resesyon endişelerini körükledi.

Ekonomiyi rayından çıkarmadan enflasyonu yüzde 2 hedefine çekmek, bir diğer tabirle ekonomide “yumuşak inişi” sağlamak, Fed için daha da zorlu hale geldi.

Faiz artışlarının tüketiciler ve işletmeler için borçlanma maliyetlerini artıracak olması, harcamaların ve ekonomik büyümenin azalacağına dair beklentileri artırdı.

“Rusya ve Çin kaynaklı ekonomik riskler” ve “enflasyon kaynakları” yine dışsal etkenler olarak Fed yetkililerinin açıklamalarında yer bulurken, daha yüksek faiz oranları, yüksek enflasyon ile mücadele için güçlü araç olarak gösterildi.

Yüksek faizler borçlanmayı daha pahalı hale getirirken, bu da tüketici talebi ve şirketlerin işlerini genişletmelerini baskı altına alarak ekonomik büyüme ve istihdamı yavaşlatıyor. Bu kombinasyonun, çalışanlar için daha zayıf ücret artışı ve şirketler için daha az fiyatlandırma gücüne dönüşerek sonunda enflasyonu aşağı çekebileceği savunuluyor.

Ekonomik görünüm umut verici olmazken, Dünya Bankası’nın son raporunda, Ukrayna’daki savaş, Çin’deki Kovid-19 karantinaları, tedarik zinciri kesintileri, ekonomilerdeki durgunluk ve yüksek enflasyonun bir arada gerçekleşmesi olarak bilinen “stagflasyon riskinin” büyümeyi baltaladığı belirtilerek, birçok ülke için resesyondan kaçınmanın zor olacağı öngörüsünde bulunuldu.

Analistler, yatırımcıların daha yüksek getirilerden yararlanmak için ABD hazine tahvilleri almasıyla doların değerinin yükselebileceğini, doların değer kazanmasının Amerikan ürünlerini daha pahalı hale getirerek ihracatı zorlaştıracağını ve Amerikan şirketleri ile ülke ekonomisine zarar verebileceğini kaydetti.

“2023 veya 2024’te resesyon ihtimali kayda değer oranda, belki yüzde 40”

Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü (PIIE) Kıdemli Uzmanı Joseph Gagnon, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fed’in 75 baz puanlık faiz artırımının doğru yönde atılmış bir adım olduğunu söyledi.

Öngörülen faiz oranı artış seyrinin makul olduğunu düşündüğünü ifade eden Gagnon, Banka’nın verileri izlemeye ve kendilerini gerektiği gibi ayarlamaya devam etmelerinin gerekeceğini kaydetti.

Gagnon, ABD ekonomisinde artan resesyon endişelerine değinerek, “Bence 2022’de resesyon ihtimali çok az ama 2023 veya 2024’te resesyon ihtimali kayda değer oranda, belki yüzde 40. ABD büyümesi, bu yıl yüzde 2 civarında yavaşlayacak ve muhtemelen gelecek yıl daha da düşecek.” dedi.

Enflasyonun bu yılın sonunda ve gelecek yıl düşmesinin beklendiğine işaret eden Gagnon, ancak enflasyonun gelecek yıl yine de yüzde 3’ün üzerinde seyredeceğini düşündüğünü aktardı.

“Daha sert ve hızlı hareket etmenin ekonomik bir maliyeti var”

ING Uluslararası Ekonomistleri James Knightley, Padhraic Garvey ve Chris Turner’ın ortak kaleme aldığı analizde ise Fed’in daha sert ve hızlı hareket etmesinin ekonomik bir maliyeti olduğu belirtildi.

Analizde, artan resesyon risklerinin 2023 yazı için faiz indirimlerinin gündemde olacağı anlamına geldiğine işaret edildi.

Gıda ve enerji fiyatları göz önüne alındığında enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesinin muhtemel olduğu belirtilen analizde, daha yüksek faiz oranları aracılığıyla talebi zayıflatma yükümlülüğünün Fed’in üzerinde olduğu aktarıldı.

Analizde, “En iyi tahminimiz, enflasyonun 2023’ün ilk çeyreğinin sonundan ikinci çeyreğe kadar hızla düşebileceği yönünde.” denildi.

ECB Başkanı, enflasyonun yüzde 2 hedefine geri getirilmesine odaklanmaları gerektiğini söyledi
Berlin

Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu (LSE) tarafından düzenlenen etkinlikte konuşan Lagarde, Ukrayna’daki savaşın, Avrupa’nın Rusya gibi “düşman” tedarikçilere tehlikeli olarak bağımlı olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.

Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın ekonomi üzerindeki etkilerine değinen Lagarde, savaşın birçok ülkenin çok uzak olmayan bir gelecekte hububat konusunda sıkıntı yaşamasına sebep olacağını ifade etti.

ECB’nin, enflasyonu yüzde 2 hedefine geri getirmeye odaklanması ve politikaya mali kaygıların hakim olmaması gerektiğini dile getiren Lagarde, “Birçoğunuzun bildiği gibi görevimiz olan fiyat istikrarını sağlamak zorundayız.” diye konuştu.

Öte yandan, mevcut piyasa koşullarını görüşmek üzere bugün planlanmayan bir toplantı gerçekleştiren ECB, yeni borç krizi endişelerine karşı, Pandemi Acil Varlık Alım Programı (PEPP) çerçevesinde alınmış varlıkların vadesi gelen anapara ödemelerinin yeniden yatırıma yönlendirmesinde esneklik uygulama ve Avro Bölgesi ülkelerinin borçlanmasında ayrışmayı durdurmak için yeni bir araç geliştirme kararı almıştı.

Avro Bölgesi’nde, mayısta yıllık enflasyon enerji fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüzde 8,1’e ulaşarak kayıtlardaki en yüksek seviyesine çıkmıştı.

Küresel piyasalar Fed’in faiz kararına odaklandı
İstanbul

ABD’de geçen hafta açıklanan enflasyon verilerinin beklentileri aşması piyasaları karıştırmaya devam ederken, ülke ekonomisinin resesyona gireceği endişesi güçleniyor.

Fed’in bugün açıklanacak para politikası kararları öncesinde para piyasalarındaki fiyatlamalarda 75 baz puanlık artışa neredeyse kesin gözüyle bakılsa da, birçok banka yetkilisinin daha önce bu adıma karşı yaptığı keskin açıklamalar fiyatlamaları zorlaştırıyor.

Enflasyona yönelik piyasa öngörülerinin gerçekleşmemesi, beklentilerin yeniden fiyatlanması zorunluluğunu beraberinde getirdi. Buna karşın enflasyon oranlarının açıklandığı cuma gününden bu yana henüz yeterince veri açıklanmaması ve Fed’in iletişim kanallarının işleyiş fırsatı bulamaması söz konusu beklentilerin olgunlaşmasını engelliyor.

Her ne kadar para piyasalarında 75 baz puanlık faiz artışı fiyatlansa da, Fed’in izleyebileceği farklı seçeneklerin de olması yatırımcıları temkinli olmaya zorluyor. Öte yandan, birçok kurumun gerçekleştirdiği anketlerde ekonomistlerin medyan faiz artışı beklentisinin de hala 50 baz puanda olması dikkati çekiyor.

Buna göre, Fed’in 75 baz puanlık faiz artışı ile devamında nispeten güvercin açıklamalar yapma ihtimali bulunduğu gibi, 75 baz puanlık artışın sözle yönlendirmesi yapılmadığı için 50 baz puanlık faiz artışı ve çok daha şahin bir duruş sergileme ihtimali de bulunuyor.

Para piyasalarında yılın geri kalanındaki toplantıların en az birinde daha 75 baz puanlık faiz artışına gidileceği fiyatlanırken, yıl sonu Fed’in politika faizinin yüzde 3,50’nin üzerinde olacağı tahmin ediliyor.

Söz konusu fiyatlamalarla tahvil piyasalarında satış baskısı dün de devam ederken, ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 3,50’yle son 11 yılın en yüksek seviyesini görmesinin ardından yüzde 3,44 seviyesinde bulunuyor. ABD’nin 3, 5, 10 ve 30 yıllık tahvillerinde tersine dönen getiri eğrisi de bu eğilimini sürdürüyor.

Artan dolar talebiyle son 20 yılın en yükseği olan 105,6 seviyesine çıkan dolar endeksi de 105’in hemen üzerinde kalmaya devam ederken, altının ons fiyatı yükselen tahvil faizleri ve güçlü doların etkisiyle dün, son 1 ayın en düşük seviyesi olan 1.805 dolara gerilemesinin ardından 1.810 dolarda seyrediyor.

Düşüş eğilimini üst üste altıncı güne taşıyan Bitcoin ise 21.000 dolarla Aralık 2020’den bu yana en düşük seviyeden işlem görüyor.

Bu gelişmelerle dün New York borsasında S&P 500 endeksi yüzde 0,38 ve Dow Jones endeksi yüzde 0,50 değer kaybederken, Nasdaq endeksi yüzde 0,18 yükseldi. ABD’de endeks vadeli işlem kontratları yeni güne ise sınırlı yükselişle başladı.

Avrupa’da enflasyon yavaşlama emareleri göstermezken, tahvil faizleri de üst üste beş gündür yükselmeye devam ediyor.

Almanya’da yıllık enflasyon, mayısta 7,9 artarak ilk petrol krizinin yaşandığı 1973-1974 kışından bu yana en yüksek seviyeye ulaşırken, Almanya’nın 10 yıllık tahvil faizi yüzde 1,75’le son sekiz yılın zirvesine çıktı.

Almanya tahvil faizlerindeki yükseliş bölge ülkelerinin tahvil piyasalarında da satış baskısını güçlendirirken, bölgenin en borçlu ülkelerinden olan İtalya’nın 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 4,17’ye çıkması bölge açısından risk algısını artırmaya devam ediyor.

Öte yandan, bölgede enflasyonun artmasının ana nedenlerinden olan enerjide, arz problemleri birbiri ardına ortaya çıkarak bölgeyi olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.

Rus enerji şirketi Gazprom, Alman Siemens şirketine bakım için gönderilen bazı gaz kompresörlerinin henüz dönmediğini belirterek, Kuzey Akım boru hattı üzerinden doğal gaz sevkiyatının yüzde 40 düşeceği uyarısında bulundu. Buna göre, Kuzey Akım boru hattına gaz tedariki, planlanan günlük 167 milyon metreküp yerine günde 100 milyon metreküpe geriledi.

ABD’nin Avrupa’ya sattığı sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) yüzde 10’unu elde ettiği Freeport LNG terminalinde meydana gelen arıza nedeniyle yaklaşık 3 ay üretime ara verildiği açıklanırken, Avrupa’da Temmuz vadeli doğal gaz kontratları yüzde 17 artarak 97 avroya çıktı.

Söz konusu gelişmelerle bölgede pay piyasalarında satıcılı bir seyir hakim olurken, Almanya’da DAX 30 endeksi yüzde 0,91, İngiltere’de FTSE 100 yüzde 0,25, Fransa’da CAC 40 endeksi yüzde 1,20 ve İtalya’da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 0,32 değer kaybetti. Avrupa’da endeks vadeli işlem kontratları yeni güne ise yükselişle başladı.

Asya borsalarında ise bu sabah karışık bir seyir izleniyor. Çin’de açıklanan makroekonomik verilerin beklentilerin üzerinde gelmesi, Çin Merkez Bankası’nın (PBoC) para politikasını gevşetmek için hala alanının olduğuna ilişkin öngörüler ve teknoloji şirketlerine yönelik regülasyonlarda sona gelindiğine yönelik tahminlerle Çin pay piyasaları alış ağırlıklı seyrediyor.

Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) getiri eğrisi hedefini korumak için tahvil alımlarını artırmasıyla Japon yeninin dolar karşısında değer kaybetmeye devam etmesi, bankanın politikalarının sürdürülebilirliğine ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Temmuzdaki seçimler öncesinde artan gıda ve enerji fiyatları nedeniyle hükümet ile BoJ arasında iplerin gerilebileceğine ilişkin haber akışı etkisini gösterirken, BoJ’un cuma günkü toplantısına ilişkin belirsizlikler artıyor.

Güney Kore borsasındaki düşüş yüzde 2’yi aşarken, söz konusu düşüşte Kospi endeksinin ağırlığı en yüksek ikinci firması olan Hybe şirketinin temsil ettiği ülkenin en önemli pop gruplarının birinin ayrılma kararı alması etkili oldu.

Öte yandan bölgede açıklanan makroekonomik verilere göre, Japonya’da çekirdek makine siparişleri aylık yüzde 10,8 artışla, Çin’de sanayi üretimi mayısta aylık yüzde 0,7 yükselişle beklentileri oldukça geride bıraktı. Çin’de PBoC 1 yıllık borç verme faizinde değişikliğe gitmezken, perakende satışlar yıllık yüzde 6,7 azalsa da öngörülerin üzerinde kaldı.

Kapanışa yakın Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 1,1 ve Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 1,8 değer kaybederken, Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 1,9 ve Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 1,5 değer kazandı.

Yurt içinde, dün dalgalı bir seyir izleyen Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,5 azalışla 2.508,91 puandan tamamladı.

Dolar/TL ise dün yüzde 0,1 artışla 17,2744’ten kapanmasının ardından bugün bankalararası piyasanın açılışında 17,2490 seviyesinde işlem görüyor.

Analistler, bugün yurt içinde konut satışları, yurt dışında ise Fed’in faiz kararının yanı sıra Avro Bölgesi’nde sanayi üretimi ve dış ticaret istatistikleri ile ABD’de perakende satış verilerinin takip edileceğini belirterek, piyasalarda oynaklığın bugün de devam edebileceğini kaydetti.

Yatırımcıların temkinli davranmaya devam etmesi gerektiğini ifade eden analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 2.480 ve 2.440 seviyelerinin destek, 2.560 puanın direnç olarak öne çıktığını söyledi.

Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:

10.00 Türkiye, mayıs ayı konut satışları

12.00 Avro Bölgesi, nisan ayı sanayi üretimi ve dış ticaret açığı

15.30 ABD, haziran ayı New York Fed imalat endeksi

21.00 ABD, Fed’in faiz kararı

21.30 ABD, Fed Başkanı Jerome Powell’ın basın toplantısı

ABD’de tüketicilerin kısa vadeli enflasyon beklentisi yeniden rekor seviyeye yükseldi
Washington

New York Fed, mayıs ayına ait Tüketici Beklentileri Anketi’nin sonuçlarını yayımladı.

Yaklaşık 1300 hane halkının katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre, gelecek 12 ayı kapsayan kısa vadeli medyan enflasyon beklentisi 0,3 puan artışla yüzde 6,6’ya çıktı.

Böylece, bir önceki ayki rekor seviyeden gerileyen kısa vadeli enflasyon beklentisi, yeniden anketin yapılmaya başlandığı 2013’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.

Ülkede kısa vadeli enflasyon beklentisi martta yüzde 6,6 ile rekor seviyeye çıkmasının ardından nisanda yüzde 6,3’e gerilemişti.

Gelecek 3 yıllık süreci kapsayan orta vadeli enflasyon beklentisi ise aynı dönemde değişim göstermeyerek yüzde 3,9 seviyesinde seyretti.

Harcamalardaki artışa ilişkin beklenti de bu dönemde yüzde 8’den yüzde 9’a yükselerek rekor tazeledi.

Geçen ay gösterdiği yavaşlamanın ardından benzin fiyatlarında beklenen artış yüzde 5,5’e yükselirken, gıda fiyatları, sağlık hizmetleri ve kiralarda beklenen artış ise sırasıyla yüzde 9,3, yüzde 9,4 ve yüzde 10,2’ye geriledi.

ABD’de geçen hafta açıklanan verilere göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) mayısta aylık yüzde 1 artarken, yıllık yüzde 8,6 ile Aralık 1981’den bu yana kaydedilen en yüksek artışı göstermişti.

Ülkede yükseliş eğilimini sürdürerek yeniden 41 yılın zirvesine çıkan enflasyon, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz oranlarını daha hızlı artırabileceğine dair görüşlerin güçlenmesine neden olmuştu.

Dolar endeksi, Fed’in faiz artırımına ilişkin beklentilerle yeniden 105 sınırında
Berlin

Dolar endeksi, gün içinde yüzde 0,5’e varan artışla 104,8’e yükselirken, 13 Mayıs’ta gördüğü yaklaşık 20 yılın zirvesi olan 105 seviyesine yeniden yaklaştı.

ABD’de enflasyonun son 41 yılın en yüksek seviyesine çıkması, küresel bir ekonomik yavaşlamaya ilişkin endişeler ve Fed’in faiz oranlarını yönlendirmelerden daha keskin artırabileceğine dair görüşlerin kuvvetlenmesi küresel ölçekte dolar talebinin artmasına sebep oluyor.

Son haftalarda küresel piyasaların gündeminde ilk sıralara çıkan Japon yenindeki düşüş ise devam ediyor.

Yen, dolar karşısında Japon ve ABD tahvil getirileri arasındaki farkın genişlemesiyle tarihi düşük seviyesine geriledi.

Dolar/yen paritesi gün içinde 135,2’yi görmesinin ardından şu dakikalarda 134,4 seviyesinde dengelendi.

Japonya Merkez Bankası (BoJ) şimdiye kadar para politikasını sıkılaştırma baskısına direnerek ülkenin para biriminin zayıflamasına izin verirken, yen dolar karşısında mart ayından beri yüzde 15’ten fazla düştü.

Yüksek enflasyon ve yatırımcıların riskli varlıklardan kaçması ile Avrupa pay piyasaları düşüşünü beşinci işlem gününe taşırken, kripto para piyasası da satış baskısı altında kaldı.

En büyük kripto para birimi olan Bitcoin’in fiyatı Aralık 2020’den beri ilk kez 25 bin doların altına indi. Bitcoin’in son 7 gündeki değer kaybı yüzde 20’ye yaklaştı.

Öte yandan, avro, sterlin ve İsviçre frangı da gün içinde dolar karşısında dört haftanın en düşük seviyelerine geriledi.

Dolar, Fed’e ilişkin beklentilerden destek buluyor

1973’te oluşturulan dolar endeksi, doların avro, İsviçre frangı, Japon yeni, Kanada doları, İngiliz sterlini ve İsveç kronu karşısındaki değerini ölçmek için kullanılıyor.

Avro, sepetin yüzde 57,6’sını oluştururken, avroyu yüzde 13,6 ile yen izliyor. Sterlin yüzde 11,9, Kanada doları yüzde 9,1, İsveç kronu yüzde 4,2 ve İsviçre frangı yüzde 3,6 ağırlığa sahip bulunuyor.

Doların bu para birimleri karşısında değer kazanması endeksin de yükselişini beraberinde getiriyor. Endeks değerinin düşmesi ise doların küresel ölçekte değer kaybettiğine işaret ediyor.

Analistler, yüksek enflasyon endişeleriyle Fed’in faiz artırımına yönelik beklentilerin artırması ve ekonomik büyümeye ilişkin endişelerin yatırımcıların güvenli liman olarak gördükleri dolara yönelmesine sebep olduğunu belirtiyor.

Fed’in çarşamba günü açıklanacak faiz kararına kadar piyasalarda oynaklığın devam edebileceğini aktaran analistler, enflasyon görünümüne ilişkin veri ve açıklamaların yakından takip edileceğini söyledi. Fed’in bu ayki toplantısında 50 baz puanlık faiz artırımına gitmesi bekleniyor.

Bununla birlikte para piyasalarında bu hafta yapılacak toplantıda yüzde 25 ihtimalle Fed’in enflasyonu kontrol altına almak amacıyla 75 baz puan faiz artışına gidebileceği fiyatlanırken, temmuz ayında yapılacak toplantıda 75 baz puanlık faiz artışı ihtimali yüzde 53 seviyesine çıktı.

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati: ‘Enflasyon bizim için birinci mücadele alanı’

Gaziantep’te başlayan 2. Türk Arap İş Zirvesi’nin gala yemeği düzenlendi. Uluslararası İş Forumu (IBF) tarafından organize edilen zirvenin gala yemeği Erikçe Mutfak Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yemeğe Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Vali Davut Gül, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve AK Parti İl Başkanı Eyup Özkeçeci’nin yanı sıra çok sayıda Arap ve Türk iş insanı katıldı.

“Türkiye avantajları sayesinde güçlü büyüme performansı gösterdi”

Yemekte yaptığı konuşmada dünyanın en rekabetçi şehirlerinden biri olan Gaziantep’te düzenlenen bu zirveyle güçlü işbirliğinin daha da derinleşmesini temenni ettiğini ifade eden Bakan Nebati, Gaziantep’in bu programa muhteşem şekilde ev sahipliği yaptığını söyledi. Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, güçlü sanayi altyapısı, girişimci iş dünyasıyla gelişme ve kalkınma açısından önemli avantajlara sahip bir ülke olduğunu aktaran Nebati, “Türkiye bu avantajlar sayesinde güçlü büyüme performansı gösterdi. Küresel ekonomiyi sert bir şekilde vuran salgında da bu gerçek değişmedi. 2020’yi pozitif büyüme ile kapatan 2 ülkeden biri oldu. 2008’de de kriz teğet geçti. 2020 yılı herkesi şaşırttı, 2021’de öyle oldu. Özellikle aramızdaki bir kısım insanı da şaşırttı. 2022’de öyle olacak inşallah. 2021’de yüzde 11 büyüyerek son 10 yılın en büyük performansını yakaladık. 2022 yılının ilk çeyreğinde de yüzde 7.3 reel büyümeyi sağladık. Her çeyrekte olduğu gibi dengeli büyümeyi devam ettiriyoruz. 2022 Nisan ayı itibariyle ülkemizde 30,4 milyon istihdama ulaştık. İstihdam da güçlü büyümeye eşlik etti” ifadelerini kullandı.

“Ekonomideki büyük başarı tüm dünyanın dikkatini çekiyor”

Türkiye’nin korona virüs salgını öncesine göre işsizlik oranını en çok düşüren, istihdamı da en çok arttıran ülke olduğunu sözlerine ekleyen Nebati, “Geçen yılki ihracatımız 225 milyar dolarken Mayıs 2022 itibariyle 242 milyar dolar ihracatı aştık. Bu cumhuriyet tarihimizin rekorudur. Güçlü kamu maliye dengesi bizim için tavizsiz bir alan olmaya devam ediyor. Bankacılık sektörü kriz ve şoklara rağmen büyümeye güçlü kalmaya devam ediyor. Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü geçen yıla göre artarak 9,2 trilyona ulaştı. Ekonomimizin son 2 yılda gösterdiği büyük başarı tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Kardeşlerim işinize bakın, işinize odaklanın. Türkiye örnek alınan bir ülke oldu. Türkiye büyüyor ve gelişiyor. Önde olan ülke vasfını her geçen gün perçinliyor. Küresel ve bölgesel krize rağmen ihracat ve istihdam oluşturmaya devam ediyor” diye konuştu.

“Dar gelirli vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılık uyguluyoruz”

Bu başarıyı Türkiye ekonomi modeliyle başardıklarını aktaran Nebati, “Politikalarımızın odağında üretimi, ihracatı, istihdamı ve yatırımları arttırmak yer alıyor. Bu çerçevede işletmelerin finansa erişimini kolaylaştırıyoruz. Selektif kredi politikamızla da uyumlu olacak şekilde hazine destekli KGF paketlerini uygulamaya koymaya devam ediyoruz. İhracatçılara ve turizm girişimcilerine uygun faizli TL cinsinden kredi imkanı sunuyoruz. Paketin büyüklüğü yaklaşık 150 milyar lira. 2 yıla kadar geri ödemesiz 10 yıl vadeli kredi vereceğiz. Kredilerin maliyeti yıllık yüzde 9’lara kadar inebiliyor. Tüketici kredilerinde de dar gelirli vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılık uyguluyoruz. 50 bin liraya kadar ki ihtiyaç kredilerde azaltmaya gitmedik. Dar gelirli vatandaşlarımıza farklı şekillerde de destek vermeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

“Enflasyon bizim için birinci mücadele alanıdır”

Döviz kurundaki istikrarı Kur Korumalı Mevduat hesabıyla sağladıklarını belirten Nebati, Ukrayna savaşına rağmen döviz kurundaki istikrarın bozulmadığına dikkat çekti. Gelire Endeksli Senetlerin ihraç edileceğini açıkladıklarını hatırlatan Nebati, “GES’ler bankalarımız talep toplamaya başlayacağız. GES getiri DHMİ ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden bütçeye aktarılan paya endeksli olacaktır. Enflasyon dünyanın ortak sorunu bu sorun ülkemize de yansıyor. Enflasyon bizim için birinci mücadele alanıdır. Enflasyonla mücadelede ekonomi yönetiminin tüm kurumlarıyla seferber olduk. Enflasyonla mücadeleye hep birlikte ve kararlı bir şekilde hareket ederek bakmamız lazım. Bu hepimizin ve dünyanın sorunu. Biz ekonomi yönetimi, parasal politikalar ve kamu maliyesi olarak her türlü enstrümanı kullanarak yolumuza devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

“Birlikte hareket edip, birlikte kazanacağız”

Küresel ölçekte ortaya çıkan sorunlara karşı Türk ve Arap iş insanlarının beraber geliştireceği ilişkilerin dostluğu daha da pekiştireceğini vurgulayan Bakan Nebati, “Bu zirve çerçevesinde yapılan görüşmeler ve oturumların karşılık ticareti güçlendirmesini ve yatırımların hızlandırmasını bekliyoruz. Birlikte hareket edip, birlikte kazanacağız. Birlikten berekete doğru hep birlikte yürüyeceğiz. Beraber yürüyeceğiz. Bereket en önemli kavramlardan bir tanesi. Bunu da buradaki hazirun sağlayacaktır” diye konuştu.

Muhammet Abdulkadir Esen