NATO ülkelerinin savunma bakanları Ukrayna’ya yardımı görüşmek için toplandı
Brüksel

Brüksel’deki NATO karargahında yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı’na NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg başkanlık ediyor.

Türkiye’yi toplantıda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar temsil ediyor.

Toplantıda Ukrayna’nın ihtiyacı olan askeri yardımların neler olduğu, hangi ülkenin ne tür yardımda bulunacağı, yardımların nasıl gönderileceği gibi konuların ele alınması bekleniyor.

Ayrıca NATO’nun caydırıcılık ve savunmasının güçlendirilmesi için özellikle doğu kanadında neler yapılabileceği görüşülecek.

Bakanlar 28-30 Haziran’da yapılacak Madrid Zirvesi’nin hazırlıklarını da değerlendirecek.

Stoltenberg, toplantıdan önce ABD Savunma Bakanı Llyod Austin ile yaptığı açıklamada, NATO’nun Ukrayna’ya uzun vadeli desteğinin süreceğini, ABD’nin dün açıkladığı 1 milyar dolarlık ilave yardımı memnuniyetle karşıladığını söyledi.

Madrid Zirvesi’nde Ukrayna için kapsamlı bir askeri yardım paketi üzerinde uzlaşma beklediğini vurgulayan Stoltenberg, zirveye Asya-Pasifik ortakları Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın yanı sıra NATO’ya üyelik başvurusu yapan İsveç ve Finlandiya’nın liderlerinin katılacağını aktardı.

ABD Savunma Bakanı Austin ise bugünkü toplantının Madrid Zirvesi’ne iyi bir temel hazırlayacağını söyledi.

NATO’nun güçlendirilmesi, ana değerleri ve birliğine vurgu yapan Austin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım başvurularını memnuniyetle karşıladığını belirtti.

Austin, iki ülkenin güçlü demokrasiler olduğunu, NATO ile aynı çizgideki değerlere sahip olduklarını ve İttifak’a katılım arzularını desteklediklerini ifade etti.

Austin ayrıca görev süresi dolan ancak bir yıl daha uzatılan Stoltenberg’e “zorlu bir dönemde” NATO Genel Sekreteri olarak kalmayı kabul ettiği için teşekkür etti.

Austin, Ukrayna’ya yeni askeri yardıma ilişkin detayları açıkladı
Washington

Austin, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ile NATO Karargahının bulunduğu Brüksel’de 51 ülkenin katıldığı Ukrayna Temas Grubu Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenledi.

Biden, Ukrayna’ya 1 milyar dolarlık yeni güvenlik yardımını duyurdu

Austin toplantıda, Biden’ın henüz duyurduğu Ukrayna’ya 1 milyar dolarlık askeri yardım paketinin detaylarını paylaştı. Austin, “Bu pakette, Savunma Bakanlığının envanterinden 12’nci destek paketi de yer alıyor. Pakette güdümlü ÇNRA mühimmatı, M777 obüs topları, onların çekici araçları ve 36 bin 155 mm obüs top mermisi yer alacak. Bu paket ayrıca Ukrayna’nın kendini savunmasına yardımcı olacak Ukrayna Güvenlik Yardımları İnisiyatifinden de 650 milyon dolarlık ekipman yardımı içermektedir. Burada da iki ek Harpoon kıyı savunma sistemi, binlerce telsiz, geçe görüş cihazları, termal araçlar ve diğer optik ekipman bulunuyor.” dedi.

ABD’nin uluslararası ortakları ile Ukrayna ordusuna yardım etmeye devam edeceğine işaret eden Austin, Almanya’nın üç ÇRNA sistemi Slovakya’nın ise Mi-17 tipi helikopter tedarik etme konusunda söz verdiğine dikkati çekti.

“Ukrayna’nın istediklerini verdik”

Ukrayna’nın daha fazla silah talebine ilişkin bir soruya yanıt veren Orgeneral Milley ise Ukrayna ordusunun resmi taleplerini fazlasıyla karşıladıklarını söyledi.

Milley, Ukrayna’nın 10 taburluk top sistemi istediğini, kendilerinin 12 taburluk top verdiğini ifade etti.

ABD’nin Ukrayna ordusuna 97 bin tank mühimmatı verdiğini aktaran Milley, “Onlar 200 tank istediler, 237 tane aldılar. 100 piyade muharebe aracı istediler, 300’den fazla aldılar. Yaklaşık 1600 civarında hava savunma mühimmatı istediler, 60 bin hava savunma mühimmatı teslim ettik. Biz derken uluslararası toplumu kastediyorum.” dedi.

Milley, 260 roket sistemi taleplerine karşılık ABD’nin Ukrayna’ya 383 roket ve topçu sistemi sağladığına, Ukrayna ordusunun taleplerini en kısa sürede halletmeye çalıştıklarını söyledi.

Rusya’nın Donbass bölgesinde pozisyonunu sağlamlaştırdığına ilişkin bir soruya yanıt veren Milley, savaşın şu anda Donbass bölgesinde yoğunlaştığını ve Rusların Sviyerdonetsk kentinin dörtte üçünü ele geçirdiğini ancak Ukraynalıların savaşa devam ettiğini dile getirdi.

Milley, “Ukraynalılar onlarla sokak, sokak ev ev savaşıyorlar ve bu bitmiş bir iş değil. Savaşta kaçınılmaz diye bir şey yoktur. Savaşlarda birçok dönüm noktası olur. O yüzden bunun kaçınılmaz olduğunu söyleyemem ama rakamların açıkça Ruslardan yana olduğunu söyleyebilirim.” dedi.

Rusların halen komuta, kontrol sorunları, lojistik, moral ve liderlik sorunları olduğuna işaret eden Milley, Ukrayna’nın Donbass bölgesinde günlük 100 ila 200 civarında kayıp verdiği, 200 ila 300 askerin ise yaralı olduğuna dair bilginin kendi değerlendirmeleri ile uyuştuğunu söyledi.

Orgeneral Milley, Ukraynalıların ülkeleri için mücadele ettiği dikkate alındığında bu rakamların orantılı olduğunu dile getirdi.

Çin Savunma Bakanı Vey, ABD’yi Pasifik’te ‘cepheleşme yaratmakla’ suçladı
Pekin

Çin Savunma Bakanı Vey Fınghı, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinde Çin’i çevrelemek üzere çatışma ve cepheleşme yaratmayı amaçladığını, bunun için “çok taraflılık” görüntüsü altında küçük özel bir grup oluşturmaya çalıştığını bildirdi.

Bakan Vey, Singapur’da düzenlenen Shangri-La Diyalogu Forumu’nda Çin’in “Bölgesel Güvenlik Vizyonu” başlıklı konuşma yaparak, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisini eleştirdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in dün aynı forumda yaptığı konuşmada, Çin’e dair dile getirdiği eleştirileri “karalayıcı suçlamalar ve tehditler” olarak niteleyen Vey, “ABD’nin Hint-Pasifik stratejisi, bize göre, ‘özgür ve açık Hint-Pasifik’ adı altında özel bir küçük grup oluşturma, belirli bir ülkeyi hedef almak üzere bölge ülkelerinin iradesini gasbetme girişimidir.” dedi.

Vey, hiçbir ülkenin kendi iradesini diğerlerine dayatmaması ve çok taraflılık görüntüsü altında onları tehdit etmemesi gerektiğini belirterek, “Dışlayıcı blok oluşumlarına, cepheleşmeye, çevreleme siyasetlerine, ekonomik ilişkileri koparmaya ve tedarik zincirlerinin zedelenmesine hayır demeliyiz. Bölgelerin etrafını duvarlarla çevirmek ve paralel sistemler kurmak dünyayı bölmekten ve tüm ülkelerin ortak çıkarlarına zarar vermekten başka işe yaramayacaktır.” diye konuştu.

İki dünya savaşının ardından gelen Soğuk Savaş’ın yarattığı Doğu-Batı bölünmesinin, sonrasında 21. yüzyılda yerel savaşlar, terörizm ve bölgesel istikrarsızlıkların insanlığa ağır bedeller ödettiğine dikkat çeken Vey, şunları kaydetti:

“Tüm bunlar bize bölünme ve cepheleşmenin hiçbir yere götürmediğini, dayanışmanın ve iş birliğinin doğru yol olduğunu gösterdi. Hegemonya ve güç siyaseti yerine barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan iş birliğini geliştirmeye çalışmalıyız. Küresel meseleler tek bir ülkenin veya küçük bir ülkeler grubunun dikte etmesiyle değil, tüm paydaşların katılımıyla tartışılmalı.”

Vey, Çin’e göre bir stratejinin değerinin, tarihi ve küresel eğilimlere uyumuna, bölgesel barış ve istikrara, herkesin ortak çıkarına katkısına bağlı olduğu vurguladı.

“Tayvan için sonuna kadar savaşacağız”

Konuşmasında Tayvan sorununa da değinen Vey, Tayvan’ın Çin’in parçası ve iç işi olduğunu ve buraya yabancı müdahalesinin kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Vey, barışçı yeniden birleşmenin Çin halkının en büyük dileği olduğunu, bu yönde her türlü çabayı samimiyetle göstereceklerini belirterek, “Çin kesinlikle (Tayvan ile) yeniden birleşmeyi gerçekleştirecektir. Çin’in yeniden birleşmesi Çin ulusunun büyük ülküsüdür ve hiç kimsenin, hiçbir gücün durduramayacağı tarihsel eğilimdir. Tayvan sorunu, Çin ulusunun güçsüz olduğu bir kargaşa döneminin ürünüdür, Çin İç Savaşı’nın mirasıdır ve Çin ulusunun yeniden canlanmasıyla kesin çözüme ulaşacaktır.” dedi.

Fiili bağımsızlığa sahip adada iktidarda bulunan Demokrat İlerici Parti (DPP) otoritelerini, Tayvan’ın ve ana karanın tek Çin’e bağlı olduğu statükoyu değiştirmeye çalışmakla suçlayan Vey, “Şunu açıkça belirteyim; eğer ki birileri Tayvan’ı Çin’den koparmaya çalışırsa savaşmaktan kaçınmayacağız. Her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar savaşacağız. Bu, Çin’in tek seçimidir.” ifadelerini kullandı.

Vey, ABD yönetiminin Tayvan politikasını da eleştirerek, “ABD, tek Çin ülkesine bağlılığını ihlal ediyor, ayrılıkçı güçlere destek veriyor ve Tayvan İlişkileri Yasası’nı öne sürerek Çin’in iç işlerine müdahale ediyor. ABD de kendi birliğini sürdürmek için bir iç savaştan geçti. Biz böyle bir iç savaşı istemesek de Tayvan’ın bağımsızlığına yönelik her türlü girişimi kararlılıkla ezeceğiz. Kimse Çin’i yeniden birleşme yolundan alıkoyamaz, kimse Çin Silahlı Kuvvetlerinin egemenliği ve toprak bütünlüğünün savunma kararlılığı ve kabiliyetini azımsamamalı.” değerlendirmesinde bulundu.

Austin, Tayvan’ın savunmasını destekleyeceklerini vurgulamıştı

ABD Savunma Bakanı Llyod Austin, dün yaptığı konuşmada, Çin’in Tayvan Boğazı’ndaki barış ve istikrara yönelik tehditlerinin arttığına dikkat çekerek, “Bölgeye uzun süre en iyi şekilde hizmet etmiş olan statükoyu koruma konusundaki kararlığımız sürüyor. Tayvan’daki statükoyu tek taraflı olarak değiştirecek her türlü girişime kategorik olarak karşıyız. Tek Çin ilkesine bağlıyız. Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemiyoruz. Taraflar arasındaki anlaşmazlıkların barışçı yöntemlerle çözülmesi gerektiği ilkesine sonuna kadar bağlıyız.” ifadelerini kullanmıştı.

Austin, ABD’nin “tek Çin” politikasına bağlı kalmanın yanında, Tayvan İlişkileri Yasası’ndaki yükümlülüklerini de unutmadığının altını çizerek, Tayvan’ın kendisini savunmasına yetecek askeri kapasiteye sahip olmasını destekleyeceklerini, ayrıca Tayvan’ın güvenliğini, ekonomik ve sosyal sistemini baskı yoluyla veya güç kullanarak değiştirmeye yönelik her türlü girişime karşı koymak üzere kendi kapasitelerini de muhafaza edeceklerini belirtmişti.

ABD’nin, son dönemde bölgede güvenlik alanında Hindistan, Japonya ve Avustralya ile Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) ve İngiltere ile Avustralya’ya nükleer denizaltı teknolojisinin transferini öngören AUKUS gibi ittifaklar ve Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomik etkinliğini dengelemeyi ve tedarik güvenliğini sağlamayı amaçlayan Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi (IPEF) gibi önerilerle bölgedeki müttefikleriyle çok taraflı ortaklıklarını geliştirmeyi hedeflediği gözleniyor.